21 Ağustos 2011 Pazar

RAHMET İSTEDİN Mİ MELEK HANIM?

Babannenem, Melek Hanım. Kedicik gibi çok özel bir kadındı; dağ gibi güçlüydü duruşu. Aa bi dakika, Hintliler yogadaki dağ duruşunu ondan esinlenip yaratmış olabilirler... Zira babaannem kök salmamış haliyle dört yüz yıllık çınardan bile güçlü görünürdü. Beni ona benzetirler, ki bence ben babaannemin yanında olsam olsam bir mandalina ağacı olabilirim ancak. Bir de halamın obez haline benzetirler beni! Yani kadıncağız hiç obez falan değildir, hatta hayatının önemli bir kısmında da benim yarım kadardı ya saç rengimiz falan benzer. Bu yüzden halamla aynı kadının iki farklı versiyonu gibiyizdir! Şişkosu ve sıskası şeklinde:)
Babannemin bildim bileli hastalıkları vardı ama hiç kimseden yardım istediğini veya minnet ettiğini görmüş değilim. Yani fiziksel olarak benzesek de, huy olarak her halimle o değilim galiba. Zira ben yardım isterim. Oysa babannem hastalıktan perişan olsa kapısını çalmayan bilemezdi. Diyorum ya dağ gibiydi. Morali bozulunca atlar otobüse şehrin diğer ucuna gider, o da kesmezse memleketine ablasını görmeye giderdi. Her gün en az dört beş tane Türk kahvesi içerdi. Tabii, fincan ayrı titrerdi içerken, tabağı ayrı... Yine de dökmezdi üstüne başına.
Onu çok özlediğimde salonda balkon penceresi önüne oturmuş kahvesini içerken canlandırıyorum gözümde. Hafif bir ışık vuruyor arkadan, saçları ensesinde minicik bir topuz. Bembeyaz. Yüzü ay gibi bembeyaz.. Elleri ve tırnakları o kadar güzel ki..Bulut sanki..
Göz tansiyonu, kalp yetmezliği vardı. Kalbinin işini yapamadığı anlarda bacakları davul gibi şişer, yürümekte zorlanırdı. Buna rağmen uzun yıllar yaz, kış demeden yürüdü. Kahveyi ve yürümeyi severdi. Sanırım bunlar ortak özelliklerimiz.
Az konuşur, çok dinlerdi babannem. Bir gün bana sokakta başına gelen bir olayı anlattı. Zira çok üzülmüştü. Düşmüş. Başı dönmüş, yer ayaklarının altından çekilir gibi olmuş. Sonra yüzler bulanıklaşmış ve bayılır gibi olmuş. Kalbi de hızlı hızlı atmış. Belki de ilk kez o zaman anlamış ağaç olmadığını.. Çok sürmedi, bir kaç yıl sonra hepimiz anladık ağaç olmadığı...
Şimdi bayram yaklaşırken, üstelik benim artık dedem de yokken ve dün geceyi babannemin anlattıklarını anlayarak geçirmişken, bir mandalina ağacı bile değilim. Cılız, basit bir otum ben çayırda.

5 yorum:

sufi dedi ki...

Çayırdaki basit ot da olsa insan çınar olmadığını kök salmadığını da düşünse yine de sevilip de yaratıldığını düşünmesi bile yeter ona. Seni de sevmiş de yaratmış yaradan. Önemli olan yazılarınla bile gönüllerimize kök saldığını asla unutmaman. Babaannenin güzel torunu kal sağlıcakla. tontini.

tutsak dedi ki...

Bence o bir çınar ağacıydı ve sizinle ve diğer torunlarıyla yaşamaya devam ediyor yeni yeni filizlerle de devam edecek bence. Ve sizde bir çınar olaccaksınız bence kendinizi mandalina annetseniz de.

guguk kuşu dedi ki...

ahhh babanne dedin ya.....neyse ben hemen hergece rüyalarımda birlikteyim, benim meleğimle:)
babannem hiç kimseden hiç birşey istemediği gibi, herkese herşeyi vermek için çabalayarak yaşadı. evlerimize geldiğinde, sürekli iş yapmaya çalışırdı, ona engel olmak çok zordu. işi bitince, akşam eşlerimiz gelince, odanın birine çekilir: ben biraz tesbih çekeyim derdi. oysa gerçek niyeti ayak altından çekilip, kimseyi rahatsız etmemekti.....oysa onnun varlığı sadece bir nurdan ibaretti. anlatmakla bitmez....belki birgün ben de bir yazı yazarım babaanneciğimle ilgili...iyiki aklıma getirdin. ruhları şad olsun. buarada hızına yetişemez oldum. harikasın. hep böyle yaz olur mu:D

Fortunata dedi ki...

Sağol Sufi, bence de bizi seviyor yaratan:)

Sevgili Tutsak, sahi çınar mı olurum birgün? İnşallah!

Guguk kuşu, ben çok az rüyamda görebiliyorum onu... sen şanslısın. Ama vaktin olunca birazcık yaz babannen hakkında, okumak hoşuma gider doğrusu:) Öperim!

guguk kuşu dedi ki...

mmmm bu negüzel bir öpücüktü:D,
bu arada söylemeden edemeyeceğim, bazen küçük bir çalı, bir çınardan da güçlü olabilir....nedense resimlerinden hep senin acaip güçlü, ne istediğini bilen bir kadın olduğunu düşündüm, hatta senden ürkecek kadar, anladığım kadarı ile de öylesin ancak ürkmeyi gerektirmeyecek kadar da yumuşak pamuk bir kalbin olduğunu zamanla anladım, kendini yaftalama,