29 Aralık 2018 Cumartesi

YENİ BİR YILA GİRERKEN YENİ BİR ŞARKI





Ne şarkı ama... Sisli bir sabahta zihnimi yalayıp geçen satırlar arasında yitip gideyim diye yazılmış sanki. Zaten boğazın üzerimde tam da böyle bir etkisi var; ne vakit yanına yaklaşsam onlarca geçmiş yaşantı ve bir o kadar da pas geçtiğim hayatın kokusu gelir burnuma. Bu şehri bildim bileli, ki onu kendimden evvel bilmişimdir, seyrederim mavi sularını. Bir tek günüm olmamıştır ki rengine , kokusuna  alışayım, sıradanlaşsın ve bakıp görmeden öylece kıyısından geçeyim… Öyle bir an yok hayatımda. Çok şey alan ama en  az o kadarını veren güçlü bir anne İstanbul. Heybetli kraliçem, benim şiddete maruz kalan kentim. 




Boğaz mı? Onun pelerini; düşlere, kabuslara örttüğü tülü...




Tavanında denizin dans ettiği bir yalı var düşlerimde, Orhan Veli'nin Evi'nden kıyıya inen yokuş, Özlem Çayevi, semt pazarı... İstavrite çıkan sandallar, Arnavutköy kıyılarından yayılan çilek kokusu, Göksu çayırına yayılmış çocuklar... Macun satanlar.. Mihrabat Korusunda gezinen sevgililer. O kocaman ağaç! Sandal sefaları... 




Yeni bir yıla girerken bir de bak bunu duydum işte tam da o güzelim kıyılara bakarken çalıyordu:

https://www.youtube.com/watch?v=VmWZT12nfJ8




Geçmiş geçmişte kaldı, sustu demedim bak, arkada kaldı.
Mutlu yıllar hepimize....

16 Aralık 2018 Pazar

TILSIMLI HAYAT!





Kendimi bildim bileli hayatın üzerine sim dökmeyi severim; masallar yaratmayı, sürprizler yapmayı, gölgeleri, efsaneleri, çocukları, hayvanları, orman cinlerini, mavi çiçekleri, yedi denizin dibinde derin uykudaki canavarları ve elbette ejderhaları....

Hayal gücüm bazen elimden sıyrılıp o kadar hızlı koşmaya başlar ki, gerçek denilen yükümü bırakmadan onu yakalayamayacağımı kabullenirim. İşte o nadir anlar beni arada yoklar. Ama ne yoklamak!

Mesela ısı değişir, yoğunluk farklılaşır, gerçeklik değişir, yakınlık, uzaklık bildiğin ne varsa değişir. Ezberler bozulur, gerçek yeniden yazılır.

Hayat tılsımlıdır. Ben hayatın, hayatımın, hayatların üzerine sim dökmeyi çok severim:)