18 Temmuz 2020 Cumartesi

HUYSUZ



Virjin'in ölüm haberine uyandık bu sabah. Kimbilir kaçıncı tayin başka boyuta?

Bizim buralarda kalmak zordur. Hep bı gidesi vadır ruhlarımızın ama heyhat, akidler yaptık gelmeden evvel.... Varligimizi tıka basa umutla , ödevler, görevle donattık. Beş hayatlık aşk yukledik minicik kalplerimize ve hoplaya zıplaya geldik şeytanları yenmeye...

Aramızdan bazıları ne yaptı etti, genç yasta kasla goz arası, topukları kicina vura vura  goctu, gitti.

Biz kalanlar, öylece mıhlanıp bakakaldık kapılara....

Burada kalmak zordur. Buralı olmak desen o zaten imkansız... Bir varlık düşün ki sevgiyi  deneyimlemeye gelmiş, nasıl kucaklasin bunca şiddeti?

Er geç tayinimiz çıkar  elbet. İttir kaktir onu ardı taş çatlasa 70 sene.

İz mi?

İz ruj. Kırmızı, kan kırmızı, aşk kırmızı, kalp kırmızı ruj.

Virjin, huysuzlugu daha az, sevgide ve aşkta daha cömert bir boyutta bolca dans et inşallah.

Amin.

8 Temmuz 2020 Çarşamba

CİNNETTEN CENNETE ADIM ADIM.





"Oğlumu uyurken öpüyorum, kulağına onu sevdiğimi fısıldıyorum" demişti bir anne. Annesiz büyümüş bir anneydi, sevgi sözcükleri boğazında düğümlenen, kalbi zamansız kaybetme korkusuyla dolu bir anne... 

Anlarım korkunun sevgiyi nasıl ezdiğini, bilirim.

Bu sene diğer yıllardan farklı değil. Ne pandemi, ne de benim bilinçaltım hayatı yenilemedi. Ne daha rahat nefes alıyorum, ne de daha mutluyum. Çözdüğüm bir şey de yok yaşananlara dair. Sadece kabullenme kısmında daha iyiyim. Payıma düşeni anlıyorum, yaptığım ve yapmadığım her hareketin, dile gelen ve gelmeyen her sözümün benim seçimim olduğunu  görüyorum. Olmuş olanın hayır ve uğuru, olmayanın da kendi içindeki güzelliği bana  ödül veya ceza değil, sadece hayat.

Fırtına takvimine inanırım ben, hayatımızın döngüleri gibidir fırtınalar. Kimi rüzgarın önüne katar varımızı yoğumuzu. Bazısı da sadece evin çatısını uçurur fakat içeride perde kımıldamaz...

Bu defa fırtınanın hakkını vereyim diyorum. Çatımı uçurup, hiç sorumluluk üstlenmeden yoluna devam edenler azıcık rahatsız olsunlar! Sonuçta insanım, hayatın attığı tokatları görmeyen birine en ağırından bir tokat da ben atsam elbette uyanmayacak, zaten ne haddime birini hayal aleminden çekip almak? Ama yüreğime oturan taşlar kuş olup uçacak belki? Belki içine keder yuvalanan gözlerim azıcık ışığa kavuşacak?

















5 Temmuz 2020 Pazar

UZUN YAŞAMAK



Kimse istemez bence. Daha elli olmadan, gidenlerin sayısı kalanların sayısına yaklaşmışsa, kim ister ki bu mutsuz gezegende daha  uzun yaşamayı?

Sevdiklerimin ölüm tarihleri, başka sevdiklerimin doğumgünlerine denk gelmeye başlayınca, bana verilen sürenin sonsuz olmadığına aydığım anlarından birini daha yaşadım. Çünkü ajandalar dürüsttür. Ajandaların hafızası güçlüdür. Ve biz insanlar yaşamı rakamlarla ölçüp biçmeyi severiz.

Bazen merak ediyorum, bir ağaç ilkbaharda yeşeren yapraklarını veya sonbaharda dökülenleri sayma ihtiyacı hissediyor mu? Ya da doğada bizim gibi gün gelip renk pigmetlerini kaybeden ve buna hayıflanan başka hayvan var mı?

Hiç hırslanmadım uzun bir ömür için. Hiç dünyaya kazık çakma derdine düşmedim. Maddi olana da zerre kadar eğilmedim. Ama hep sevdiklerimle yaşamak istedim. Hayatın mutlu mesut  bişi olmadığını keşfedince de değerli anları arttırmayı iş edindim kendime. 

Başardım da. Onlarca doğumgünü, ev partisi, akşam yemeği, yüzlerce kahvaltı sofrası hazırladım. Hepsini de seve isteye yaptım. Dünya ancak bu şekilde yaşanabilir bir yer oldu.

Kalan zamanımda da yapmak istediğim tam olarak bu; büyük sofralar kurmak, neşeli zamanlar yaratmak. Sevdiğim bir avuç insanla hayatı, ölümü, neşeyi, kederi ve gerektiğinde çaresizliği ve yası bile paylaşmak. İyi ve aydınlık olanı çoğaltıp, zor ve karanlık olanı bölüşerek kabullenmek.

Niyetler böyle, yani uzun yaşamak niyetlerimin içinde yok. Nitelik ve nicelik arasındaki tercih diyelim nitelikten yana.