"Şaka mısın kardeşim?" demek istiyorum. Tanıdıklarımın farklı yakınlıklar kurdukça görebildiğim bin bir yüzü ve az tanıdıklarımın reklamın iyisi kötüsü olmaz kafasıyla yaptıkları beni hayrete düşürüyor. Vay arkadaş, bunu da gördüm ya, daha ne kalmış olabilir diyorum içimden!
Mantık şu: "öyle bir reklam yapayım ki, birileri bana gülmeden evvel, ben kendime gülüyorum gibi olsun! Ah ne olgun kadın, nasıl da güzel anlatmış, kendini hafife almış, olmuş bu olmuş desinler"
Bak bak, ego, zeka, pazarlama stratejisi... Rabbim ne verdiyse bir kafada dertop olmuş!
Hadi bu yedi kat el, ya bir dönem dibinde yaşayana ne demeli? Hani aptal desen değil, cahil hiç değil. Amma gel gör ki tanıdığı bir avuç insanın adından bahsetmeden gün olmuyor ki geçsin!
Neden? Çünkü kendini bu insanları tanımış, az veya çok onlarla temas halinde bulunmuş olmakla tanımlıyor. E güzel, etrafta bunlar var da, sayın abim sende ne var dediğinde, tıssss.
İleri yaşlarda ilişki kurmak, hayata birilerini kabul etmek gerçekten hiç olmadığı kadar zor ve bir o kadar da kolay: seveceksin, samimi olacaksın. Önü ardı bu kadar yahu.
Tek sıkıntı "hem kendini, hem beni seveceksin, hem kendine, hem bana samimi olacaksın"
Başka bir isteğim yok vallahi.
Neyse, buraya niye geri sardık derseniz, eski kısa dönem sevgililerimden birinin kız kardeşi bir Japon'la evliydi. Adamı da tanımam etmem, yani Japon'u. ( Aslında her ikisini de:)) Ama biliyorum ki kendisi değerli bir seramik sanatçısı falan. Yani tek özelliği Japon olmak diiil insancığın. Ama gel gör ki, bizim zat-ı muhterem ne zaman kız kardeşten konu açıksa ilk söylediği "eşi Japon!" Eeee bize veya sana getirisi? Seni daha değerli kılıyor mu kardeşinin seçimi? Yoooo. Maddi bir kazancın var mı? O da yok! E bunca ünlü okur yazarı tanımanın sana kattığı nedir? Hiiiiçççç.
Komik hayatlar, komik insancıklar. Fark yaratmaya gücü olmayan, başkalarının ekmeğinden tırtıklayarak ruhunu doyuranlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder