4 Mayıs 2016 Çarşamba

ANNEM

 
 
 
 
 
İnsanın kendini inanılmaz çaresiz hissettiği, kaçınılmaz anlardan biri, annesinin yaşlanıyor olduğu gerçeğiyle toslaşmasıymış arkadaş! Toslaşmak diyorum, zira kaça kaça bir hal olduğum o an var ya, kafamı duvara geçirsem ancak bu kadar canım yanardı...
 
Artık anneme kızamam... Suçlayamam ve bağıramam. Yaşlanıyor! Üstelik şu son katıldığım eğitimden sonra biliyorum ki, hiç bir şey onun suçu değil... ( Zaten ne hikmetse etrafımdaki herkes fazlasıyla masum; kimi çocuk, kimi yaşlı, kimi basiretsiz! Ama nedir, hepsi masum! Sorun bende sayın seyirci! )

 
Annem gençliğinde hatta şu son yıllara kadar fazlasıyla hırçın, on kaplan gücünde, inanılmaz hızlı öfkelenen ve tüm bunların toplamından çok daha güzel bir kadındı. Anarşist, sol eğilimli, Deniz Gezmiş hayranı...   Grip olmama aldırmayarak beni Hrant Dink cenazesine yollamış, "hadi hadi git!" diye adeta kovalamış insandır. Okulda paşalar gibi harcımı ödeyip dersime girecekken, "ya ödeyemeyenler?" diyerek Hergele'ye iteklemişliği vardır. Artık gerisini siz düşünün! Şimdilerde sadece Sözcü okuyup köpürüyor, onun dışında sakin bir CHP'li teyzedir kendisi:)


Vay vay vay kim derdi ki benim annem, doktoruyla telefonda konuşurken panikleyecek ve ilacının adını unutacak! Ben yanında olmadan noterdir, bankadır adımını atmayacak.. "Ah be annem" dediğimde süt dökmüş kedi gibi dudakları titreyecek...
Of ya, artık bağırıp çağıramayacak mıyız yani? Bitti mi aile içi şiddet!! Oysa aynı fikirde olmadığımızda nasıl da manasızca yükselirdi annemin öfkesi. Korkunca, az evvel damdan düşmüş karga yavrusu gibi olmalarım yüzde iki yüz anamdan yadigardır. Acımam vallahi, yaklaşanın gözünü oyarım bakışlarım ise babamdan olabilir kesin bir bilgim yok!

Anneme dönersek, bakmayın işi şakaya vurduğuma, gerçekten inanamıyorum onun hayata dair becerilerinin azalışına, bir şey anlattığımda "dur dur tekrar söyle" demelerine.. Ne oluyor burada diyesim geliyor. Annemin içine giren, bu geç anlayan, gölgesinden çekinen yaşlı başlı teyze kim ola ki?


Hala dik kafalı mı? Eveeeet. Hala dayatmacı ve insanı iki dakikada dolduruşa getirecek kadar üzerimde güç sahibi mi? Eveeettt.
Bir iki ay önce bunlara deli gibi öfkelenen ben şimdi ne mi yapıyorum, onu anlıyorum. Onu kaybetmekten korkuyorum. Deliler gibi çırpındığımız onlarca kavganın altında saklı olanı gördüm göreli kızgınlığımı rüzgara üfleyip, annemin saçlarını okşuyorum. Öyle sakinleşiyor ki böyle zamanlarda kalbime bir bıçak saplanıyor... Kayıp zamanlara acıyorum.
Sahi ya, bunu arada bir kendime de yapsam güzel olacak; saç okşamayı diyorum:)



Özetle çok güzel kadındır benim annem. Komiktir. Kendine özel küfürleri bile vardır. Kıymeti pek bilinmemiş, yeterince sevilmemiştir hayatta. Alacaklıdır epeyce konuda, bu yüzden dinmeyen öfkesine yenilir çoğu zaman... Ama  insan kadındır. Çantasında kedi mamalarıyla gezer. Kargaları bile besler. Rüzgarda sallanan ağaçları gidip kucaklar düşmesinler diye, öyle akıl dışıdır, bir o kadar da taşkındır içindeki sevgi... Nedense insandan yana şanssızdır. Oysa azıcık şefkatle kapanmayacak yara yokken  bir sebepten onun kısmetine her daim merhametsizler düşmüştür...

Kendi iç denizinde usanmadan kürek çeker benim annem ve bilmez ki bunu akıntıya karşı yapar...

Hiç yorum yok: