30 Mart 2016 Çarşamba

SADİ'NİN GÜLLERİ...

 
 
 
Çıkrığının ardında ihtiyar kadın lanet
ederken, meclisin baş köşesinden gelen aferinlerin
değeri yoktur...

Kendi ahlakını düşmanından dinle; dostun
gözünde her yaptığın iyidir...*
 
Seyahat biletim cebimdeyken, bir sonraki için heyecanlanmak benim adetim. Ölümlü dünyanın bana vermemek için ayak dirediği huzuru, ülkeler arası kısa kaçışlarla bulmaya çalışan ben, şimdilerde Şiraz'a düşürdüm gönlümü...
 
Kuzey masalını yalayıp yutmuş, içime sindirmiş değilim. Sırada yolumu gözleyen bir Batı Roma da var, var olmasına ancak bu kaos o zamana kadar nereye varır bilinmez.. İnşallah planladığımız gibi gidebiliriz. Kuzenimin yakın zamandaki Napoli ve Roma ziyaretinde bir cümle paylaşmak gerekirse, der ki,  "rahipler bile yakıyor ortalığı. Otobüs şoförünü görünce, arkadaşıma hadi Feride binelim, bakalım bizi nereye görürecek?!" demiş!!
 
Ama Şiraz yüreğimi başka türlü hoplattı!
Aslında her şey zincirleme kaza gibi oldu sanki. İçimdeki doğuluyu ard arda gıdıklayan tesadüfler zinciri, gidip gidip Şiraz' da düğümlendi.
Dün akşam dersime İran kökenli bir öğrenci adayı geldi. Ondan bir evvel ki adım Furuğ'un şiirleriydi. Ve bir önceki tesadüf tiroid ultrasonumu çeken doktorun hem İranlı, hem de illüstratör olmasıydı. Bi de bekar olaydı...  Neyse, ilkini zaten anlatmıştım, uçaktaki Beyrut güzeli ... Bana doğulu kanımı hatırlattı. İçimi ısıttı.
 
Bu durumda Batı Roma okumalarının hemen ardından Şiraz' a veriyorum kendimi. Sadi'nin Gülistan'ı nicedir kitaplarımın arasında öksüz.. Mesnevi'm yatağımdaki yerine hasret...
 
Şimdi gülleri hayal etme vakti:)
 
* Şirazlı Sadi'nin Bostan ve Gülistan'ından

Hiç yorum yok: