23 Mart 2016 Çarşamba

KUZEY DEFTERİ NOTLARI, 15 MART 2016 NORVEÇ FİYORTLARI MO İ RANA



 
 


XII
Şimdi, bir masaldan bir peri
Sessizce dinlesin beni
Alsın yorgun başımı

Alsın cümlemi
Usulca kalbine koysun.

Benim cümle taşıyacak halim
yooooooğğğğğ*

Hayatın sunduğu hediyeler ve cezalar bizim daracık pencerelerimizden seyrettiğimiz manzaradan gayrı ne ki aslında? Oysa hakikat dediğin, ortada ne hediye barındırır, ne de ceza.. Bulunduğun enlemden azıcık yukarı çıkıyorsun, bir kaç hafta evvel seni hırpaladığını düşündüğün hayat, o an kalbine masaj yapıyor. Şaşırıp kalıyorsun. Sen değil miydin etimden et koparan diyecekken, buz tutmuş gölden yüzüne esen serin rüzgar, "hadi uzatma artık" dercesine yanağını okşuyor.
Yüreğine çökmüş çakılları suya atıyorsun.

Rüzgarın eli yüzündeyken kızgın kalamazsın..
 

 





XVIII
En acısını sevgilim en acısını
tadayım istedin;

En acısı buydu.

Mart ayını güzelleştirmek ne kadar olasıdır hiç bilemezken, kabullenilmiş kayıplardan bir kolye dizdim kendime. Ve sonra kazanılmış güzel anlardan da bir çift küpe yapıverdim. Sağ kulağıma kuzey ışıklarını taktım, sol kulağıma fiyortları. Hiç kıymeti kalmayan bir bilezik vardı kolumda; kanatlı melekler ve şiirlerden yapılmıştı galiba. Sıyırıp okyanusa bıraktım.

Dünya, Atlas'a yük olmuştu, yalancı aşıklar benim yüreğime.
 

 


XXIV
Bir masal bir taş ağırlığında olabilir mi?
olurmuş meğer

Birlikte bir masala inanmak istedim
Ben seninle, sadece bu
Sen beni tek

Tek

Tek

Bıraktın.

Benim artık taş taşıyacak,
Taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var?

Dalgaların biçimlendirdiği yosunlu kayalar, donmuş buzla kaplanmış toprak ve Atlantik kıyısındaki, ki ben ona Atlas okyanusu demeyi daha çok seviyorum, Havmann.. O kadar hüzünlü ki fiyortlar... Gri ve mavinin birbirine en yakın tonları bu sularda buluşmuş gibi.  Dağların yeşili, bembeyaz soğuk bir örtüyle gizlenmiş. Sert ve ıslak rüzgarın nefesi dolaşıyor kirpiklerimde. Yüzümün daha önce hiç tanışmadığı bir soğuk şu hissettiğim.

Yepyeni bir enlemdeyim,
anlamaya çalışıyorum,
sahi ben neredeyim?
 
 
Tek başıma buradayım ya; kuzeyde, kutup dairesinde, işte sırf bu yüzden neşeli şarkılar mırıldanıyorum. Sonra Havmann' a takılıyor gözlerim, yalnız olmadığıma seviniyorum. Çocuk gibi zıp zıp zıplıyorum kıyıda. Botlarımın tabanındaki buz çıtırtısı içimi ürpertiyor. En uzağa gelmişken hala uzakları özlüyorum. Bir gün taş kesilip kalsam da, beklediğime değeceğine nasıl da inanıyorum!
 
İnancım koca bir taş. Onu avucumun ortasında sımsıkı tutup, içimdeki çocuğun cebine saklıyorum.



 
 
 * Birhan Keskin, Y'ol


Hiç yorum yok: