9 Aralık 2016 Cuma

E- POSTA

Her şey birkaç hafta önce başladı. Yataktan kalktım, bir haber bekliyordum ve telefonumundan e-postalarımı kontrol etmek istedim.
Önce pek anlayamadım, uyku sersemiyim diye düşündüm. Yoksa nasıl açıklanabilirdi gelen mesajın tarihinin 2007 olması? Geçmişten e-posta mı alıyordum yani? İyi de kimden? Mesajların göndereni belli değil, hatta yok! Ve içeriğe ulaşamıyorum... Muhtemelen iyice ayarı bozulmuştu telefonumun! Geçen gün de kendi kendine seni aramıştı ya.
İki gün önce bir e-posta daha geldi. Bu kez 2001 yılından. Tarih 01.01.2001. O gün nerede ve kimlerle olduğumu anımsamaya çalıştım. Belki bu mesajların mistik bir anlamı vardı? Gerçi çok takılmam böyle şeylere ama benim yok sayıyor olmam yok olmalarını sağlamıyor...
Masajları, gönderim tarihlerine göre alt alta yazdım. Sonra annemin evindeki kütüphanede duran ajandalarımı ve günlükleri önüme açtım. Ve geçmişime doğru bir yolculuğa çıktım. Buna hazır mıydım bilmiyorum. Sadece mecburdum sanki. Artık bana söylediklerini duymam için e-posta atmaya başladıysa durum ciddi olmalıydı... Kahvemi aldım. Yoksa viski mi almalıydım? Yok yok ayık olmalıydı kafam, kaçacak yer değildi burası.
Bulduklarım mı? İnanılmaz... İnsan neleri yazıyor etine.. canına... Nasıl sızlıyor anımsadıkça.. Saç diplerim acıdı okudukça. Kahkaha atarken ağlanır mıymış yahu? Evet... Alice gibi küçüldüm küçüldüm...
Yalıkavak'daki eve gidiş anımızla başladı her şey.
Koyu lacivet denizin ortasından kıçtan takmalı motorla geçerken, dalgaların dansının bende yarattığı heyecan ve korku o kadar gerçekti ki, parmaklarıma baktım, yoksa altı yaşında mıydım? Bedenim değilse de algım tam o yaştaydı. Amiral Artemisia görev başındaydı. Donanmam ve ben! Elimdeki karpuz diliminin suları üzerime düşemeden rüzgar onları kapıyordu, dudaklarımda karpuzun şekerli suyuna karışan deniz tadı!
Kuzeye açıktı deniz, öğrenmeye aralıktı zihnim...
Dalgaların rengi,  beyaz köpükler ve rıhtıma zar zor bağlanan tekne. Sonra o ev. Rüya evim... İçi renklerle dolu. Bizim evde olmayan bir şey  var orada; aşk. Burası, bu ev, hayatım boyunca bütün beğenilerime zemin oluşturacak mabet.. Nasıl geldim? Sene kaç?
Bunlar olurken, e-postaların dikkatimi çekmeye çalıştığı tarihleri anlama gayretinden olsa gerek, bir rüya gördüm. Rüyamdaki adam kimdi  hatırlamıyorum. Belki de henüz tanışmadığım biri...
- Saatin çok güzel.
- Tesekkür ederim.
- Bakabilir miyim?
- Elbette.
- Galiba durmuş
- Yok. Bozuk.
- Bozuk mu? Tamir ettirsene.
- Zamanı bilmek istediğimi kim söyledi?
- Anlamadım.
- İstesem de şimdiki zamanda kalamıyorum.
- Anladım...
- Sahi mi?
* Fotoğraf Sir, 2008 Şehir Surları'ndan ölüme tebessüm.

Hiç yorum yok: