30 Ekim 2016 Pazar

KARDEŞ, ANNELİK PROVASIDIR.

 
 
 
 




Ben böyle hissediyorum. Geriye dönüp baktığımda onun ve kendimin ne yaptığını hatırlamadığım karanlık dönem dışında benim için hep bir prova, daima bir sorumluluk oldu. Üstelik bir görev gibi de görmedim, olması gereken buydu. O benden küçük, ardım sıra yürüyen bir ördek yavrusu gibiydi.
 
Annemin anlattığı ama hiç hatırlamadığım bir kıskançlık döneminden sonra daima sevdim küçük insanı. Bir tek gün bile tek çocuk olmayı istemedim.
 
Defalarca ölümden döndü. Hayatının ilk beş yılı kendisine verilen dokuz canın önemli bir kısmını hızlıca harcayarak geçti. Sanki sadece bir hayat istiyordu...
O dönemde elektrik çarpmaları, boğulmalar, zehirlenmeler, motosiklet kazaları arda arda ve her biri kısa metraj kara mizah film gibiydi!
 
Pek de şirindi. Büyüdükçe kendine özel halleri belirmeye başladı. Müziği, sevdiği renkler, ilgi alanları... Bazıları benimkilerle paralel, kimileri fizan kadar uzaktı ruhuma. Mesela beni kessen odamı sarıya boyamazdım! Ama O boyadı. Yıllarca postallarını çıkartmadı. Hiç bir zaman deniz, onu beni heyecanlandırdığı kadar heyecanlandırmadı. ve ben de hiç bir zaman kebap yerken onun kadar memnun değildim hayattan:)
 
İlk gitarını hiç unutmam. Nasıl sevindi. Ve bütün yaz çalışıp, para biriktirip aldığı Fender... Rock Cafe maceraları, ardı sıra sürüklendiğim Kaptan Hook geceleri. İnsanın kardeşini sahnede görmesi o hiç ısınamadığım rock müziğe katlanmaya değerdi doğrusu.
 
Doğa Apartmanı'nda annemin evden çıkışını kollayıp, güvencin yavrularını sevişimizi hatırlıyorum. Gizli bir operasyona imza atmanın heyecanı vardı içimizde. Çünkü annem onaylamıyordu!
Annemin onaylamadığı pek çok şey yaptık. Akşamları süt dolu kupalarımıza birer kapak Malibu boşaltma ve bir sonraki etapta nane likörünün süte pek yakıştığını keşfetmek gibi.
 
Hem zor, hem çok kolay çocuklardık.
 
Aramızda kitaplar geldi gitti. Birbirimizin arkadaşlarını aşırdığımız zamanlar da oldu. Aynı beden kot pantolon giydiğimizi, sevgilimle sinemaya giderken kardeşimi de alıp, tam ortamıza oturttuğumuzu hatırlıyorum.
 
Tarih ortak tutkumuz oldu.
 
Yetişkin olmak hayatları ayırıyor, doğrudur. Ama duygu değişmiyor. Ayağına taş takılması ihtimali bile başımdan ayağıma ateş basmasına neden oluyor.
 
Kardeş, insanın kendi çocuğu olana dek ilk annelik provasıdır. Doğuramamış bir kadın için ise mesafesini ayarlamakta zorlandığı, artık büyümüş, yuvadan uçmuş çocuğudur.
 
Bir sonraki hayatımda da olsun isterim Prusya Kralı:)
 

Hiç yorum yok: