2 Kasım 2016 Çarşamba

KARABAŞ OTU AĞACIM

 
 
 
Rüyamda gördüğüm ağaç içimi hüzünlendirdi. Tıpkı yıllar önce ashramda deneyimlediğim orman meditasyonundaki gibi... Yalnız, yapayalnız hissettim. Derinlerde bir yerde, kendime bile söylemediğim kadar yalnız.. Köksüz. Tek başına olmaktan bütünüyle farklı.
 
Korku, endişe ve ben sandığım onlarca kalıp tarafından ele geçirilen zihnim çok bulanıktı bu sabah. Bir kez daha zor tuttum kendimi bitse de gitsek dememek için.... Artık, sürse de öğrensem diyorum... Öğrensem ve geçse. Yaralansam, acısa ve iyileşsem, geçse, bitse...
 
Ağaçlar beni hep etkilemiştir. İçimdeki kocaman boşluğun bir gün dev bir ağaçla kaplanacağına, tam kalbimden koskocaman bir ağaç kökleneceğine inanıyorum.
 
Rüyamdaki ağaç imkansızdı; çam gibi, ama çiçekleri karabaş otu! Kökleri yoktu, onu dikmeye çalıştım.... Kazdığımda yoprak çamurlaştı, bir evin alt katına ulaştığımı gördüm. Köksüz olan ağacım için uygun yer orası değildi. Sallanıyordu... Destek gerekliydi. Bahçeye baktım, oraya dikmeye karar verdim. Sonra uyandım. Uyumamış gibi, uyanmıyor gibi uyandım...
 
Bana ne dedin ağaç? Bana ne söyledin sen?

Hiç yorum yok: