28 Şubat 2017 Salı

YOLA ÇIKMAK

 
 
Eskisi kadar sevdiğim bir eylem midir yolculuk  emin değilim. Yormaya, hırpalamaya başladı son zamanlarda. Tıpkı geç yenen akşam yemeğine benziyor; uykusuz bırakıyor, rüyalarımı kemiriyor. Heyecanım azaldı, kendimi gaza getirmelerim, günler önceden çanta hazırlamalarım bitti. Bavullar küçüldü fakat ağırlaştı... Gitmek, kalmak hepsi manasız gibi. Uçak kaçırmak istiyorum ya da hoooop diye uçuvermek, hiç beklememek...
 
Yola çıkmak fikri yolun kendisinden fazla yorar oldu. Ardımda kalanların beklentileri, gidiyorum diye gönül koymaları... Gittiğim yerdeki insanların beklentileri... Belki de sadece ve sadece kendim için yola çıkmayı başaramıyorum... Kırmaktan korkarken, en çok kendimi yıpratıp, derin öfkeme hapsoluyorum... Kimsenin hayal kırıklığı olmamak uğruna nefes alamıyorum.
 
Hangi yolculuktur ki insan yalnızca kendini alır yanına, geri kalan herkes ve her şey ne ardındadır, ne önünde. O zaman mı anlamlı olur yol? Ya da bizim için anlamlı olan yolculukları fark ettiğimiz gelecekte bir an mıdır asıl kederleneceğimiz yer?
 
İmdat diye bağırasım var günlerdir, ellerimi ağzımdan çekmeye cesaretim yok!
 

Hiç yorum yok: