15 Şubat 2017 Çarşamba

AŞKA DAİR SİNİRİME DOKUNANLAR :))

 
 
Son iki gündür teröre, döküle kana, işsizliğe, aşsızlığa ve katsayısı matematikçilerin boyunu aşan umutsuzluğa rağmen sevgi ve aşk düşündük. Konuştuk. Gülümsedik.
Şiirlerde, sevdiğimiz yazarlarda, minyatürlerde aşkın izini sürdük. İç çektik. Pek çok sanat eserinin ardındaki bu göklere çıkartılan hissi, en kadim vaadi yad ettik.  İnceliği, derinliği karşısında bir kez daha eğildik..
 
Önü ardı buydu aslında, başka bir şey değil. Çiçeklerle, notlarla, karikatürler ve şarkılarla birbirimizi neşelendirdik. Elbette bütün bunların aşkla ve sevgililer günüyle doğrudan ilgisi yoktu. Biz sadece o günü bahane edip, içinden payımıza düşeni çaldık!
 
Özel günlere karşı tepkili olan insanları anlıyorum. Sadece bunu dile getirmekteki ısrarlarını anlamıyorum. Sanki anlaşılması gereken her şey gayet iyi anlaşılmış ve bir tek sevgililer gününün kapitalizmin oyunu olduğuna mı kafamız basmamış? Bana bunu anlatmak için harcayacağınız eforun onda biriyle gidip bir demet çiçek alın karınıza, kızınıza, sevgilinize verin. Çiçek alıp vermeye bahane olsun. Günün adını, pompaladığı şeyi geç be tatlım, evindeki, çevrendeki insanları gülümsetmek için bir fırsat işte!
 
Gelelim beni rahatsız eden ikinci konuya. Aşkın cinsiyeti... Aşk sadece ve sadece cinsellikle ilgili bir durum değildir. Ona seks veya türün devamlılığı için cinsel birleşme diyor bilim dünyası. Kaldı ki cinselliğin de illa bir türün iki karşı cinsi arasında yaşanmasını bir zorunluluk olarak sunamayız. Zira doğada işler böyle yürümüyor.

Sosyalleşmiş bir hayvan olan insanın doğasında da hikaye böyle yürümüyor... Bir erkeğin, diğer bir erkeği cazip bulması tarih sahnesinde ilk kez ne zaman resmedildi bilmiyorum ancak homoseksüellik, biseksüellik Hitit'den başlar benim görsel hafızamda. Hatta Uzakdoğu tapınaklarının yüksek kabartmalarında, belki Sümer'de de vardır? Doğrudan araştırdığım bir konu değil. Ama Yunan ve Roma'nın cinselliğe bakışının ne denli sınırsız olduğunu sanat eserlerinden izlemek gayet mümkün.



Beni asıl rahatsız eden yirmi birinci yüzyılda insanlar neden hala buna takılıyorlar? Neden kimse karısıyla, kocasıyla veya sevgilisiyle rahat rahat sevişemiyor? Bunu başarmış olanlara diş bilemek yerine yataklarınızı şenlendirin bence. Çünkü sevişen insanlara saldırmanın altındaki öfke ve tatminsizlik gerçekten çok üzücü...

Kime aşık olacağımızı seçemeyiz. Bugüne kadar erkekleri tercih etmem, ki ne kadar akıllıca olduğu tartışma konusu, bundan böyle de tercihimin bu yönde olacağı anlamına gelmez. Hayatın bana nasıl oyunlar belirlediğini, önümde ne gibi sınavlar, çetrefilli yollar olduğunu bilmiyorum. Bugün bana Jüpiter kadar uzak olan bir his, bakarsınız yarın gayet benimsediğim bir duyguya dönüşür? Zira aşk sadece ve sadece bedende başlayıp, bedende biten bir hal değil ki... Kimi isteyeceğime karar veren fizik ve kimya kurallarını ben yönetebilseydim hayat pek güzel olurdu? Olur muydu? Bilemedim şimdi.

Neyse, cinsiyet ayrımcılığı yapan, aşkı kendi kalıplarına sıkıştırmak isteyen, kafalarındaki cinsellik tablosundan taşanları ağır şekilde yargılayan ve diğerlerinin yatak seçimlerini hayatlarının her boyutunu eleştirmek için kullanmaktan çekinmeyen acımasız insanlardan hiç hoşlanmıyorum. Ama üzülerek görüyorum ki onlar kendilerine de çok acımasız. Ot gibi yaşıyorlar. Ellerinde üç beş kitap, kafalarında 2x2= 4!

Ah canım ya, keşke işler bu kadar kolay olsaydı... Hangi kitabında hatırlayamadım ama Murathan Mungan'ın bir ceylanı anlatışı vardır ki, küçücük bir çocuğun o kısacık andan edindiği ve ömrü boyunca anımsadığı his insanı düşündürür..
Winterson'dan bahsetmeyeceğim bile... Bilen bilir, bana aşk hakkında yazılmış en güzel, en samimi romanları söyle deseler onun kitaplarını sayarım... Kimse onun kadar sınırsız, onun kadar doğrudan kalbe yazamadı bence.

Toparlarsak, dün akşam Sarışın bir makale paylaşıyor, pek hoşuma gidiyor. Ben de adı lazım olmayan birine diyorum ki "bak ne güzel bir minyatür." Adam diyor ki "işte ecdadımız!" Vay arkadaş, kaç yüz yıl önceki kervan yolculuğunda yaşanan tutkulu bir aşk hikayesi resmedilmiş, sene bilmem kaç ve işçilik nefis... Ama adamın orada gördüğü şey şu: hımmm kurallara uygun seks yapmıyorlar, sapkın bunlar zaten! Üstelik benim onaylamadığım tarafta değiller miydi? Hah o zaman verip veriştireyim...
Baktığını göremiyor, gördüğünde de sadece kendi tezlerini güçlendirecek ayrıntılara takılıyor. Oysa deve üzerindeki abiler aslında Arap yahu, senin ecdadın bile değiller! Bu arada bütünün güzelliği ata binmiş kaçıyor, gördün mü?

Ah ya, o cücük kadar yargılama kabiliyetinle kocaman bir hikayeden sana kalan bu işte, yani bak ellerine hayattan sana kalan da bu: hiç!

Hiç yorum yok: