3 Şubat 2017 Cuma

ALBATROS


                                                                   

                                                                      ALBATROS


Sık sık, eğlenmek için, acımasız tayfalar
Yakalar kanadından bu deniz kuşlarını,
Ürkütücü sularda gemileri izleyen
Yolcuların yıllardır dost arkadaşlarını.

Gökten inen tasasız, bu utangaç krallar
Güvertelerin üstüne kondukları zaman
Geniş kanatlarını sofuca bırakırlar,
Yorgun kürekler gibi, sular üstünde kayan.

Sen ey kanatlı yolcu, bir zaman ne güzeldin !
Bak gaganı dürtüyor hoyrat tayfanın biri,
Ya öteki, bilir mi bu hale nasıl geldin,
Topallayıp öykünüyor uçtuğun günleri.

Ozan, ey bulutlardan toprağa sürgün ece,
Oklara göğüs geren, dostu fırtınaların,
Yuhlarlar yeryüzünde, seni de, gündüz gece
Uçmana engel olur, ağır dev kanatların.
 
 
 
 
 
 
Dün uçağa bindiğimden beri aklımda bu şiir var; Albatros... Kolum kanadım kalkmıyor. Etrafımdaki neşeye, sevgiye zar zor cevap verebiliyorum. Annem sımsıkı sarılıyor, sarışın iki kez öpüyor beni, yine de boğazına elma takılmış Pamuk Prenses misali gözlerimi açamıyorum. Gülümserken dudaklarım acıyor...
 
Elbette geçecek; birkaç gün sonra okul, ev, iş ve arkadaşlar çemberinde yeniden büzüşecek masmavi gökyüzü atında genişleyen, dalga sesiyle semiren, dost sohbetleriyle parlayan ruhum ve ben bir kez daha kendime koyduğum engellerin ardından kös kös bakacağım yitik cennetime... Önce sepetteki sardunyalar, sonra vazodaki nergisler solacak... İncirleri, zeytinleri taneyle yiyeceğim bitmesin diye. Mandalina soyduktan sonra ellerimi yıkamayacağım, dişlerimi fırçalamayacağım. Avuçlarımı burnuma yaklaştırıp uykuya dalacağım. Bir kez daha, keskin bir kılıçla ortadan bölünen varlığım zar zor nefes alacak. Ama geçecek... Ne orada kaldığımda, ne de burada asla tam olamayacağımı bildiğimden olsa gerek, az biraz sonra geçecek...
 
 
 
 
 
 
 
 
 


Hiç yorum yok: