12 Şubat 2017 Pazar

BADEM AĞACI, ŞİMDİLERDE AKLIM HEP SENDE.




Yeşilin en güzel tonları amansız bir yarışa girdiğinde kırlardaydım. Bütün kış hayalini kurduğum nemli çimenlere uzanmış, muhtemelen de gözle göremediğimiz mikroskobik canlılığı ezerek, gökyüzünün mavisini seyre dalmıştım.

Aldığım her nefesle göğsümde bilmediğim kapılar açılıyordu. Mavinin genişleten, adeta içime dolan her zerresi, düşünerek yapamadıklarımı gerçekleştiriyordu; genişliyordum, eriyordum, çoğalıyordum. Saçlarımdaki tokayı çıkarttım. Botlarımın bağcıklarını çözdüm. Sonra çoraplarımı sıyırdım. Şimdi her bir saç telim toprağın üzerinde, kökünden ucuna kadar çimenlerin arasına iyice yayıldılar. Topuklarımda çimenlerin nemini hissediyorum. Esintiyle kımıldayan yeşil deniz ayaklarımı ıslatırken, gözlerimi kapatıyorum; hala her yer mavi.
 
İki rengin ortasında öylece duruyorum.
 
Baharın sınırlarımı ihlal eden, her hücremi kışkırtan davetine teslim, akıyorum. Ben kımıldamadığımı zannederken, kirpiklerim, saçlarım milimetrik bir dansla salınıyor. Kan damarlarım boyunca ritim tutturmuş yaşam sıvısı, akışından memnun. Kaslarım gevşemiş, dudaklarım hafif aralık.. Ben dediğim, benim dediğim her şeyden uzak, bilinmezin kıyısındayım. Huzurluyum.
 
Az ötede bir ağaç var. Kalkıp yanına gitmeliyim. Dallarındaki uçuk pembe güzelliğin adı badem çiçekleri! Güneş tam tepemde, gözümün ucuyla ağaca bakıyorum, sonra çimlere uzanmış bedenimi kımıldatıyorum. Ağaçla kendi varlığım arasında bağ kurma ihtiyacım öyle derin ki, içimden mırıldanıyorum; ikimiz de aynı toprağın üzerinde ve aynı gökyüzünün altındayız. Merhaba.
 
Gözlerimi kapatıyorum. Açtığımda, ağacın altındayım. Oraya nasıl gittim bilmiyorum. Bütün çiçekler tazecik. Mavi gökyüzünün üzerinde öylesine gerçek dışı bir güzellik ki bu çiçekler, bencilleşiyorum; hafif bir rüzgar essin, bir kaç tanesi yüzüme düşsün istiyorum.

Oysa biliyorum, havası değil çiçek yağmurunun
 
Kapatıyorum gözlerimi; dudaklarımda anın güzelliğine minnettar, mevsime hayran bir tebessüm..
 
 

Hiç yorum yok: