Haziran'da tanıştık. Nasıl oldu, ne sebeple başladık hatırlayamıyorum fakat biz de tıpkı küçük Prens ve Tilki gibi bir ritüel oluşturduk; balkonda beslenmek, evin içinde kısa bir tur atmak ve kucakta bir iki dakika sevilip, tekrar dışarı dönmek.
Korsan, ki gerçek ismi nedir bilmiyorum, taşındığım apartmanın kedisi. Bizim binadaki her eve serbest giriş çıkış hakkı var. Üşüdüğünde ortalığı ayağa kaldırıp apartmanın kapısını açtırmak ve karnı acıktığında karşı komşunun kapısını tırmalamak Korsan ve komşular için normal davranışlar.
Benden pek bir beklentisi yoktu aslında. Hatta yazın uğramadı bile. Sonra sonra nasıl olduysa ilk yakınlaşmamız kar yağdığında gerçekleşti. O gün sabah çok erken uyanmıştım ve iyi hissetmiyordum. Biraz yazı yazdım. Sonra kar seyrederek örgü örmeye başladım. Korsan önce balkona, oradan da pencerenin pervazına zıpladı. Bıyıklarına kar taneleri yapışmıştı. Her zamanki gibi sakin sakin yüzüme bakıyordu. Hani anlatsam dinleyecek gibi... Balkon kapısını açtım. Islak ve çamurlu patileriyle salonda gezinmeye başladı. Üşümüştü. Muhtemelen de açtı. Markete gidip ona mama aldım. Geri geldiğimde karnını doyurup biraz daha ısınması için onu rahat bıraktım.
Komşular hırsızlıkları konusunda uyardıklarından, yatak odalarına giden ara kapıyı kapattım. Fazla kalmadı benimle, dışarı çıkmak istedi. Çıkarttım.
Birkaç hafta sonra dışarıda bağırdığını duydum. Çıkıp kapıyı açtım. Ne olduysa o gün oldu. Artık balkon kapısından benim eve gidebileceğini, yelkenleri indirdiğimi anlamıştı. Savaşmadan kazanan bir şövalye vardı karşımda. Korsan bir, Elvan sıfır!
Açıkçası tam anlamıyla bir canlı sorumluluğu alamadığım için ( nedense böyle bir zırh giydim şimdilerde:))böyle bir ilişki benim de hoşuma gitmişti. O bir ev istiyordu, ben de bir kedi. İşte ev, işte kedi demişti hayat!
Korsan Bodrum dönüşümü iple çekmişti besbelli. Eve önce hangimiz girdi emin değilim! Kapıyı açmamla eşiği geçmesi bir oldu muhtemelen. Bu defa eğitimimi tamamlamak için geldiğini bilmiyordum. Beni mama kabının yanına götürdü. Ama mama kalmamıştı ki.. Sonra da mutfağa gittik birlikte. Bu defa da mamasının durduğu yeri işaret etmez mi?
Ona verebileceğim bir şey yoktu. Dondurucudan bir şeyler çıkartıp çözmek zamana aldı. Neyse ki ikimiz de aç uyumak zorunda kalmadık. Fakat adam çaktırmadan yer etti kendine ve bunu nasıl başardı anlayana aşk olsun.
Dün gece de ilginçti. Galiba en çok buna güldüm. Önce koltuğa gelip yanıma oturdu. Ben yazı yazdım, o uyukladı. Ama öyle derin uyku değil, tavşan uykusu. Sonra sıkılıp etraftaki eşyalara bulaşmaya başladı. Önce hasır sepetlere.. Ardından kitaplardan sarkan ayraç püsküllerine ve en son olarak da kadife pufu tırmalamaya... Hepsine hayır cevabı alınca sıkıldı. Bir oyuncağı olmalıydı di mi? Haklı Korsan. Ona bizim çocukların oyuncaklarından verince salon çift kale futbol sahasına döndü:)) Neyse ki alt katta yaşayan yok!
Korsan ve ben yeni bir döneme girdik. Artık istesem de istemesem de çiçeklerim ve bir kedim var... Yapılacak işlerim, ilk fırsatta geri dönmek istediğim bir köy...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder