13 Ağustos 2009 Perşembe

YALIKAVAK GÜNLÜĞÜ, 13 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE.

Yalıkavak günlüğü dün kesintiye uğradığı için üzgünüm. Yazamayacak kadar sarhoş, yazamayacak kadar duygusaldım. Kontrol dışıydım. Bugün daha mı iyiyim derseniz. Hayır! Ve Evet!

İyiyim çünkü Kargı Koyu'nda çok güzel bir denizde, iki küçük melekle yüzdüm. Korsanlardan kaçtık. Onları yenebilmek için ellerimizle tuttuğumuz hayali balıkları hapur hupur yedik. Üstelik korsan gemisinden gelen sesleri duyduk; "heya mola, heya mola" diye kürek çekiyordu tutsaklar! Ama hiç korkmadık. Ne korsanlar ne de soğuk deniz bizi kaçıramadı!

Ah tabii ki bunlardan evvel, Leydi Agi ve Eda Liza pazara gidince, Leyla ile Kirpi Kiki'nin maceralarını okuduk ve çok güzel bir sabah yürüyüşü yaptık. Üstelik dedemi ziyarete gittik. Öyle sevindi ki... Beni o kadar güzel öptü, o kadar tatlı kucakladı ki...

Ona bir torun veremediğim için çok üzgünüm. Sevdiğim insanlara benden beklediklerini veremediğim için çok üzgünüm. Hayatında hayal kırıklığı olduğum herkesten özür dilerim... Özellikle dedemden. Onun hayal ettiği gibi çalışkan ve dürüst bir adamla evlenemediğim, limana inerken elini tutacak bir bebek doğuramadığım için... Elimde olsa yapardım. Bugün çok ağlattı beni, "öleceğim ama seni yuvanda görmeden gitmek istemiyorum" dedi. Sözleri içimi yakıyor ama elim kolum bağlı....

Yıllar evvel, İzmir'de büyük bir aile yemeği yerken, dedem durduk yerde, bana kadeh kaldırıp, "bu yıl evlenmeni istiyorum" demişti. O yıl nişanlandım. Ertesi yıl da evlendim. O zaman çok mutluydu.. Şimdi başa sardık, her yerde bana koca arıyor. Dürüst, ekmeğini kazanan bir koca... Ah dedem, bir bilsen ki onlardan hiç kalmadı...

Dedeme kızları götürdüm. Doğuramadım ama teyze oldum ben! Bahçeden birlikte meyva topladığım, kucağımda uyuttuğum, ellerimle yemek yedirdiğim bu harika yaratıklara sahibim, bir anlamda gayet mutluyum elimdekilerle. Anne ve babalarının dostluğu da bonus! Yine de ikna olmadı dedem... Üzgün üzgün baktı kapıdan. C.tesi onun yanına gideceğim. Sanırım bir kaç gün onunla limana inmek ve öğle uykularına yatmak bana iyi gelecek. Belki bu zırıl zırıl ağlamam da durur...

Güzel haberlere dönersek, Eda Liza artık gerçek bir denizkızı oldu. Onunla kıyıdan epeyce uzaklaşmanın tadını çıkarttık bugün.

Bütün gün güzel yemekler yiyerek ve kucak kucağa oynayarak geçti. Bugün ilk kez kumdan kuleler yapmadık. Şov yoktu. Türk ve Macar mühendisler izin yaptılar. Oysa bir gün evvel inşa ettiğimiz Çin Seddi epeyce puan toplamıştı plaj sakinlerinden.

Burada çözüldüm ben; ip gibi akıyor yaşlarım... Pamuk Prenses'in uzun bir yolculuğa hazırlanan babası, benim babamın valizlerini getiriyor gözümün önüne. Çocukluğum, karman çorman bir dolaptan olur olmaz fırlayan anılarla beni zorluyor.
Külkedisi'ni, evimi ve geleceğimi özlüyorum....
Önemli not. Yalıkavak Günlüğü burada sona ermiştir. Yarın akşam Piri Altuğ Reis seferden dönüyor. Ailesini ona emanet ederek dedemin evine gideceğim. Saçlarımı kestireceğim ve Pamuk Prenses'in ellerini tutup, onunla uzun uzun susacağım.
Bizimle bu güzel günleri paylaşan herkesi sevgiyle kucaklıyorum.

6 yorum:

JoA dedi ki...

madem ki ip gibi akıyor yaşların, sana "canım fortunata" diyeceğim bu kez. içimden öyle geldi.

canım fortunata, aslında bal gibi biliyorsun değil mi: başkalarının, hatta sevdiklerimizin beklentilerini gerçekleştirmek için yaptıklarımız hep elimizde patlıyor. okumamızı istiyorlar, okuyoruz. evlenmemizi istiyorlar, evleniyoruz. torun istiyorlar, doğuruyoruz. çok sevilmek istiyorlar, seviyoruz. ilgi istiyorlar, gösteriyoruz. bunların bazılarını biz de isteyerek yapıyoruz. ama ya diğerleri?

bir süre sonra bu istekleri öylesine kanıksıyoruz ki onları savunmaya başlıyoruz. kendimize soru sormuyoruz bile.

ben artık anladım. bizimkilerin beklentilerini karşılayamıyorum. asla da karşılayamayacağım. çünkü evlensem bu sefer de mutluluğuma somut kanıt isteyecekler. bir çocuk daha doğursam, bu kez kıçımın üstünde oturmamı, her şeye göz yummamı isteyecekler. yumsam ama mutsuz olsam bu sefer de mutlu olmamı isteyecekler.

hani sinan çetin'in bir kısa filmi vardı: mutlu olun! bu bir emirdir.

senin çok iyi bir torun olduğundan eminim. dedeninki olsa olsa gelecek kaygısıdır. bunu biz de kendimiz için duymuyor muyuz?

başkalarının hayal kırıklıklarını boşverelim, kendi hayal kırıklıklarımız daha büyük değil mi? bu hayatları biz yaşamadık mı?

yalıkavak günlüğünü bizimle paylaştığın için teşekkürler.

not: biliyorsun değil mi bunları sana yazar gibi yapıp kendime yazdığımı?

Gadno Kopele dedi ki...

çok güzel birgün dolu dolu. aynı şekilde dolu dolu bir yazı. ne güzel.

Brajeshwari dedi ki...

dedenin fotoğrafını aradı gözlerim... Onda seni görmek istedim belki de...

Biz bizdeki hayal kırıklıkları olmasa, onları birisinin görmelerine bu kadar üzülmezdik sanki... Hayat, bize ne getirecek bilemeyiz...Ben senin harika bir anne olacağın inancımı hiç yitirmedim.Limana inerken kucağında bir gün kendi bebegini taşımayacağını kim söyledi...

o kadar güzel kalplisin ki, hayal dünyanda çoğalmak istiyorum, üzülmek değil... Üzülme..

Fortunata dedi ki...

JoA,
Çok haklısın. Ama 86 yaşında bir adam gözünün içine bakıp ağladığında bildiğin her şeyi unutuyorsun. Hani köyün bakkalı gelip istese evlenecek kadar gücün düşüyor!
ve çok haklısın kendi hayal kırıklıklarım dedeminkini ona katlar, hatta üzerine kuleler inşa eder!
Kucak dolusu sevgiler....

Önemli Not. Rita bence de hep on numaraydı, hala da öyle!

Fortunata dedi ki...

Sevgili Aganti Aga,
Yalıkavak Günlüğü'nün en sadık takipçilerinden olduğun için çok teşekkür ederim. Sevgilerimle..

Brajeshwari,
Dedemin bir fotoğrafını ilk fırsatta yayınlayacağım. Ne yazık ki en güzel fotoğrafımız artık izini kaybettiğim bir dotumun cep telefonunda kaldı ama senin için çekeceğim.

Güzel sözlerin için ise çok teşekkür ederim. Bu blogu benim yazdığım gibi; samimi ve içten okuyan bir kaç insandan birisin. Bunu daima hissediyorum. Hep de minnettarlıkla saklıyorum notlarını... Kucak dolusu sevgiler köyümden...

Adsız dedi ki...

tatilden geldim,sırayla okuyorum yazılarını..bu kadar umutsuz olman gerçekten üzücü.