18 Temmuz 2008 Cuma

Mum Çiçeklerini Özledim...


Dün gece marinada gezerken teknelerden birinin kıçında ayaklarını suya sallandırmış ve kucağındaki elmaları ısırıp ısırıp suya atan bir kadın gördüm. Önce anlayamadım ne yaptığını, sonra anladım ve durdum. Delidir muhtemelen diye yaklaşmamayı tercih ettim. Ama kendimi onu izlemekten alamadım. Baktığımı görmüş olmalı ki, sanki içinde bulunduğu durumu açıklamak istercesine kendi kendine konuşmaya başladı:

- Elmalar tekneye hediye geldi. Onları beraberce tüketebileceğim kimsem yok, üstelik teknede bir dolap da yok, saklayamam. Yiyerek bitiremeyeceğim için zamana karşı yarışıyorum. Hepsini sadece bir kez ısırıyorum ve balıklara atıyorum. Böylece vicdanım rahatlıyor. Hem elmaları getirene karşı görevim bu benim.

İçimden düşündüm, acaba neden kimseye vermeyi denememiş diye. O da sanki düşüncemi okumuş gibi:

- Kimseyle paylaşamam, çünkü buna değip değmeyeceklerini bilemem.

Vay be dedim, kadın iki tane elma vermiyor elaleme biz hayatımızı maskara ettik. Daha fazla kalamadım orada, cevap tokat gibi gelmişti. Kendi tekneme gittim. Kapısını açtım ve uzandım sakince. Lumbozdan ay girdi içeri, ışıl ışıldı etraf ve hiç olmadığı kadar sessizdi marina. Uyuyakalmışım muhtemelen. Uyandığımda geceyarısını geçmişti. Yanımda bir nefes hissettim, eski bir hayaletti; en acizi, en korkağı, en fazla hakaret etmek istediğim. Ama yapmadım. Bir hayalete hakaret etmenin ne faydası olabilirdi ki, kendimi hırpalamaktan başka?

Tekrar kapattım gözlerimi ve derin bir uykuya daldım. Rüyamda bir kızım olmuştu. İlk kez bir bebek sahibi olduğumu gördüm. Bana ait küçücük bir kız. Onu kollarıma aldım, adı Ayşe'ymiş. İçimden hiçte sevmem bu ismi Allah Allah dedim. Ama ne önemi vardı ki, rüya bile olsa bana ait minicik bir kızı kollarıma almıştım sonunda. Sonra ayakkabılarımı suya attım. Hayalet dalıp çıkarttı onları. Ama küçülmüşlerdi, ayağıma olmadılar. Önemi yok diye düşündüm, Ayşe vardı ya, varsın ayakkabım olmasındı.

Sabaha karşı saat 3.00, uyandım. Hayalet gitmişti, Ayşe de yoktu. Teknenin kapısını kilitledim ve ayışığında evime doğru yürüdüm. Su üzerinde yürüyen kadını düşündüm. Onun kaderine benzeyen kaderime güldüm. Hiç üzülmedim, korkmadım. Suda yürümedim elbette ama tertemiz bir sayfaya sıçradım. Onuncu gecenin tuzağından kurtuldum. Şimdi senin de buraya gelmeni bekliyorum, gel ve Pelin'in dediği gibi ruhumu fethet! Lütfen yeniden ve yeni mum çiçeklerine bakalım beraberce.

Hiç yorum yok: