Hayat yokuş aşağı koşarken ve bir de arada durup bana "nanik!" yaparken Pilatescadısı aradı. Ya da ben içimden o kadar çok çağırdım ki onu sonunda cevap verdi :"Gel" dedi, hani şu kutsal kitabın "oku" dediği gibi. Gittim bende. Yaklaşık dört aydır beynim kilitlenmişti, kalbim zaten sizlere ömür. Şuursuzca kan pompalayıp durmakta! Düşündüm, belki bedenimi kurtarabilirdim bu savaştan. Yoga hocam öyle demişti bir zamanlar; "bazen iyileşme dışarıdan içeriye olur, zaten uzak doğu felsefesinde bedene bu kadar yüklenmenin mantığı da budur."
Uzun lafın kısası pilates macerama geri döndüm bu sabah. Pek de iyi ettim. Fıstık gibi geldi hücrelerime. Kan gitti azıcık o hiç çalışmayan organlarıma. Ve anladım, ölmeyeceğim. Hatta Pilatescadısı ile bedenimi kurtarma operasyonuna devam edersem, muhtemelen "Ölümsüzler Kulübü" nün kurucu üyesi olarak kazık çakacağım dünyaya. Çakacağız, beraberce!
Şimdi, kafa durdu demiştim ya, ne olduysa vajinal kaslarımızı çalıştırırken oldu. Malum benim çocuğum yok, e bu gidişle olacağı da yok. Sonumuz hızla paramızın yettiği bir huzurevine doğru. Buna üzülüyor muyum? Bilmem. Aslında pek sık düşünmüyorum. Sanırım için için ufacık bile olsa bir umut besliyorum ama bu kücücük umut benden bile gizli.
Neyse, vajinal kasları iyi kullanmanın bilinen getirisi malum. Uzaklara gidenler anlatır ya ucuz sohbetlerde. Ama bizim kafa bu günlerde pek o semtlerde gezmediğinden doğruca şu çıktı ağzımdan: "Heeey, yaşasın. Yerleştiğimiz huzurevindeki hastabakıcılar çişimizi kaçırmadığımız için bizi hırpalamayacaklar!" Bak bak bak, buna sevinecek hale gelmişim, bravo!
Diğer arkadaşlar gülüştüler tabii. Bir sonraki harekette seçilmiş gibi tam üzerine geldi: kalça güçlendirme! E bu şu demek, güçlü bir kalça var ise kalça kırmak derdi de kalmaz. Yani bu durumda fazlasıyla hazırlanmış olacağız geleceğe diye gülüşürken, "peki biz nasıl öleceğiz" dedi Işıl Hanım. Kalça kırmak yok, çiş kaçırıp dayak yemek yok, kaslar maaşallah yerinde, eee???Haklı. Ampulün yandığı an işte o dakika oldu. "Ölmeyeceğiz ki" dedim, "kulüp kuracağız; "Jale'nin Ölümsüzler Kulübü!"
Yehu, işte yeni fantezi. Bir topluluk düşünün ki; yaşları ermiş binbeşyüze, saçlar beyaz, eller bumburuşuk, gözlerin feri sönmüş... Gerçi feri sönmüş gözlere otuzumda kavuştum ya ben neyse :)) Durmadan hoplayıp zıplıyoruz bahçelerde. Arada bir azrail geliyor: "Pıst çocuklar ne haber gelen yok mu?" diye soruyor. Hatta köşelerde sıkıştırıyor bizi ve "Eee tamam artık, çamura yatmayın gidiyoruz" diyor. Ama gidemeyiz ki Azrail'ciğim diye takılıyoruz ona, yüz göz olmuşuz bu karanlık bakışlı melekle. Jale'nin dağıttığı üyelik kartlarımızın son kullanma tarihi yok ki diyoruz gülerek! Mahkumuz biz ölümsüzlüğe! Malum aidatları tıkır tıkır ödüyoruz emekli maaşlarımızla. Vallahi de gelmeyiz, billahi de gelemeyiz:)) Afedersin Azrail kardeş, iş yok sana buradan diyerek postalıyoruz kendisini. Azrail saydırarak uzaklaşıyor: "Kartlara da, Jale'ye de, size de..."
Jale hala gülüyor ve almış kadınlı erkekli bir topluluğu karşısına sayıyor bahçenin bir köşesinde: "sağ bacakla devam ediyoruz, bir, iki, üç..., vajinalar yukarı baksın!"
17 Temmuz 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
tatsız bir hayatı bile olsa sürdürmek, sürdürmeye çalışmak en doğrusu.
sanırım haklısın:))zaten ölmekten bahseden kim??
neyse ki bahseden yok :))
Ölmeyi kalkanı öldürürüm bak ona göre:))) Kırmızım balığım, ruhu güzelim, gözleri şen gölgelerle süslenesi dostum,paylaşımından en zevk alınan insanlardan olmayı başarabilen mükkemmel kadın.. Kullanım süresi yok çünkü imalat tarihimiz belli değil. Çünkü hala imalat aşamsındayız biz. Hala tuzumuz biberimiz, ekkatkılarımız, bilmemne şuruplarımız kaıtılmakta ulu aşcı yaratan tarafından. Daha imalatımız bitmeden kullanım süremiz bitemez ki... Bizler özel imalatız... Defolu değil, handmade...Yani handmade ürünlerde minik farklılılar hoşa bile gider ya. Biz de öyle be kuzum.Kırışıkları, sürekli gülerek, gülme kırışıkları arasına tıkıştıracağız, kalçalar, vajinalar sağlam-taşş-akıl sağlığı da yerinde. Burada zeka akıl açmazına geleceğim yarın, uzuuuun uzuuuun, akşam ders yok hazır, bol bol.Zeki kadının akıl konservesiolur, milletin aklını alır da kutuya bilem koyup raf ömrü de biçer çünkü.. Bu nedenle, yaşadığın herşey, akıllı geçinen insanlardan aldığın derslerin konservelenmiş hali olarak raflarda yerini alır. Daha mantıklı ve doğru bir şey geldiğinde onun kullanım sürei biter ve imha... Öpücükkkkklerimle benim kızıl şifon meleğim.
vajinal kaslar deyince sen, aklıma "büyü geçişleri" geldi sevgili rapunzel...kitapta, eğitim ve bir takım perhizlerle denetim altına alınan cinsel gücün, kadınlara kazandırdığı güçlerden bahsediyordu :) erkeklerin cinsel ilişki ile kadınların içine enerji emen kurtçuklar yerleştirdiği, bunun da kadının psişik aleme ayırıp geliştirebileceği enerjisini emdiğinden bahsediyordu. :))) - tamamen katılıyorum demek istemem elbette ama birçok öğretide denetim altına alınan cinsel enerjinin başka türden güç ve enerjilere dönüştürülebileceği savı da vardır. neyse ki büyücü olmak gibi bir niyetim yok, senin de olduğunu sanmıyorum :))) ama belki huzurevinde çişimizi tutmaktan başka şeylere de yarar diyorum çalıştırılan kaslar :p
Oradan bile yetişip beni güldürdün ya, Allah da seni güldürsün. Bu konuya rakıda devam edelim lütfen. Unutma bu Cuma içiyoruz:)))
Yorum Gönder