26 Haziran 2022 Pazar

İYİ PAZARLAR

Günaydın,

İşte hafta bitti! Salıydı, Çarşambaydı derken bitti. Güzel miydi? Bilmem, bir sürü şey oldu. Hep öyle olmuyor mu? Koşuşturarak geçiyor günler.

Bugün anneme gideceğim. Dün kızlardan gelen davete icabet edeyim diye annemi erteledim. Bugün sanırım tam günü onunla geçiririm.

Size biraz dün geceden bahsedeyim. 

Benden yaklaşık on yaş küçük bir grup kadın tarafından Fenerbahçe'deki hiç tercih etmediğim bir mekana davet edildim. Ama mızmızlanmadım. Önemli olan beraberce iyi zaman geçirmekti. Aralarından biriyle daha önce tanışmamıştım ama O da sevimli bir hatun çıktı.

Gece boyunca havadan sudan, kocalarından, sevgililerinden ve daha pek çok şeyden bahsettiler, bahsettik. Ama bir noktadan sonra konu dağıldı, daha doğrusu ben dağıldım. Sadece estetik ve kolojen konuşulmaya başlandı. 

Gerçekten anlamıyorum. Dördü de birbirinden güzel kadınlar ve daha güzel olurlarsa daha iyi hissedeceklerini zannediyorlar. Keşke öyle olsaydı, ama değil.... İnsanların iyi görünme arzularını, güzel giyinmekten hoşlanmalarını anlıyorum. Benim de üstüme başıma aşırı özen gösterdiğim bir dönem olmuştu. Çok normal. Elbette paçavralarla gezmeyelim, bir tarzımız olsun. Fakat bunu yani insan kabuğunu bu kadar parlatmak neden? 

Ben bu işte bir hata olduğunu daha çocukken anlamıştım. En yakın arkadaşlarımdan biri Ebru'ydu. Ebru Köksal. Müjgan Ağrılı'nın kızı. Ebru karşı apartmanda oturuyordu. Annelerimiz çok iyi arkadaşlardı ve biz de birbirimizi çok severdik. Fakat ilkokul birinci sınıfta başlayan yakınlığımız yavaş yavaş uzaklaşmaya dönüştü ve sonra doğal olarak yollarımız ayrıldı. ben arkeoloji okumak için İstanbul'da kaldım, Ebru Amerika'ya gitti. Zaten okuldayken de yollarımız çoktan ayrılmıştı. Ben kapıcı çocuklarıyla otururdum, Ebru en havalılarla. Ben beslenme çantama ekmek ucuna peynir koyar getirirdim, Ebru'yu annesi balıkla beslemek için okula gelirdi.

Velhasıl ben bilim insanı olmak adına debelenirken, Ebru Kaliforniya'da nefis bir hayat yaşadı. Estetikler, yatlar, katlar.... Yıllar sonra boşanıp ülkeye döndü. Bi buluşacak gibi olduk ama olmadı. Çünkü bana kırgındı! Ona çocukken söylediğim bir sözü unutmamıştı. Çok güzel bir saksı gibisin, ama için bomboş demişim!

Ebru sahiden çok güzeldi. Ama ben neden bu kadar kırıcı bişi demişim.... Keşke telafisi olsa... Demek o vakitlerde de kibirli bir veletmişim. 

Neden aklıma geldi Ebru, çünkü dün masadaki kadınların bazı sözleri ve tavırları bana Ebru'yu anımsattı. Hanımlar ağır saçmalıyorsunuz demek istedim. Nedir bu dış görünüşe bu denli takılmak? Aklınızı başınıza toplayın demek istedim. Dedim mi? Elbette hayır. Çünkü gerek yok. Çünkü ne malum benim yolumun mutlak doğru olduğu?

Dilimi törpülediğim ve kalp kırmaktan kaçınabildiğim için sevindim.

A bi de neden bilmiyorum aklıma sık sık Sultanahmet'deki The Four Seasons geliyor. Bir yerden havadan para gelse kendime bir gece orada konaklama ısmarlayacağım. İşte var benim de insan olmaya uygun arzularım:))) Sadece nasıl göründüğümle fazla meşgul değilim.

Ya siz?




Hiç yorum yok: