16 Nisan 2016 Cumartesi

BOMONTİ

 
 
Dün evden erken çıkmak zorunda kaldım, önce Ayvansaray'a Rahil'e uğradım, ardından Şişhane'de kahve molası verdikten sonra Bomonti'ye geçtim.
 
Ben İstanbul'un o taraflarını pek bilmezdim. Ancak ne gariptir ki bir  sebeple adımımı attım ve  gezdikçe, sokaklardaki renklilik hoşuma gitmeye başladı. Önce Pangaltı'nın ötesinde Kurtuluş diye bir mahalle, cadde her ne ise işte, onu keşfettim. İtiş kakış arasındaki ilginç yüzler, esnafın artık İstanbul'da çok nadir karşılaştığımız sempatik tavırları, gerçekten dikkatimi çekti. Ardından nicedir duyduğum ama bir türlü gidemediğim Feriköy ikinci el pazarına taktım kafayı. Gerçi bu ay zamansızlıktan gidemiyorum ancak Mayıs'ın ilk hafta sonu için listeme yazdım. Aklınızda olsun, epeyce erken gitmek gerekiyormuş.
 
Ve bu hafta karşıma Bomonti çıktı!
 
Bomonti kesinlikle benim sisli görüntüler arasında hatırladığım o yıkık dökük mahalle değil. Oldukça hareketli bir yaya trafiği olan, dükkanları, cafe ve restaurantlarıyla şehir içinde saklı bir şehir!
Üniversite kampüsü sanırım oradaki değişime çok katkıda bulunmuştur. Bira fabrikasının bar, kulüp, atölye vs olarak hayata geçirilmesi de gerçekten çok şık bir fikir. Bomonti Bira Fabrikası'nın avlusu,  insanı keşmekeşten alıp, adeta bir vahaya fırlatan havasıyla kesinlikle etkileyici bir yer olmuş. Belki böyle yazmak komik oluyor, kim bilir ne zamandır var ama ben yeni gördüm!
 
O çevrede tekstil ürünlerinin ne kadar zengin olduğunu teyzelerimden bilirim. İkisi de Osmanbey ve Bomonti'den alış veriş yapmayı çok severler. Gerçekten de etrafa bakınca ne kadar zengin seçenekler olduğunu gördüm. İnsan dükkanlara girip, satılan farklı ürünleri yakından incelemek istiyor. Ve tabii aralara serpiştirilmiş küçük restaurantlar ve cafeler, yemek içmek molaları için çok cezbedici. Hatta gözüme bir pizzacı kestirdim ama saat çok anlamlı gelmeyince daha uygun bir güne erteledim.
 
Bomonti'de yaşar mısın derseniz, elbette hayır. Benim evden anladığım şeyle, o mahallelerin yaşam alanı anlayışı ve fiziki koşulları çok farklı. Ama bir İstanbul sever olarak daha sık gidip, keşifler yapmayı isterim doğrusu.
 
Bomonti'ye gitme sebebim olan Manifesto 15 hakkında da yazacaklarım var ancak sanırım bugün vaktim olmayacak. Sadece şunu söyleyebilirim, Ali Koç'un bakış açıcını çok sevdim. Birlikte çalışsak da, çalışamasak da dün itibariyle karar verdim ki, eğitimle ilgili işlerini ilgiyle takip edeceğim. Böyle insanlar, hayata olan inancımızı tazeliyorlar:)
 
 
 

Hiç yorum yok: