Yoga matında yalnız değilsem, aylardan Nisan ve karşımda öğrenciler varsa bazı derslerde aklıma on dört Nisan geliyor. Ustamın bana isim verdiği gün...
Ne kadar heyecanlanmış, şaşırmıştım. Elimdeki kağıda baktıysam da iki kelimeyi bir araya getirip, söylemem gereken mantrayı bir defa olsun doğru düzgün okuyamamıştım! Bu denli heyecanlanacağım hiç aklıma gelmezdi. Umursamazdım ki ben çiçekli böcekli ritüelleri. Yani umursamazdım derken, o kadar saçma sapan insanla tanıştıktan sonra ve bu isim alma meselesini nasıl kutsallaştırdıklarını gördükçe bir tepki geliştirmiştim muhtemelen. Düşünsenize, "bana Hindistan'da ... hoca isim verdi" diye salınan onlarca kadınla tanıştım! Sanki evrenin sırlarına vakıf olmuş gibi böbürlenmeleri hem canımı sıkıyordu, hem de komik buluyordum. İçimden "uleyn Hindistan'daki hoca ile iki çift laf ettin mi? Kaç kere aynı salonda ders yaptınız? Bir ashramda bir kez olsun iki kap yemek verdin mi birine?" gibi soruları da yutuyordum. Ben şanslıydım, çünkü ustam bize bunları yaşattı.
Neyse , hatırlıyorum da tören elbisem, çiçekli tacım ve mantralar nasıl da havaya sokmuştu beni!
Çok güzel bir gün, hiç umulmadık bir sürpriz olmuştu on dört Nisan...
Şimdilerde hala, yoga dersi verirken, kimi gün şahane bir hoca olmuşum gibi geliyor. Bazı günler henüz olamadım diyorum.. Ve öyle anlar yaşıyorum ki, hah şimdi tam da olmakta olduğum andayım dedirtiyor bana! O dakika şansıma şükrediyorum. Gözümün önünde uçuşan görüntüye, burnumdaki kokuya, elimin, avcumun içindeki merhamete hayran kalıyorum. Bu hissin benimle ilgili olmadığını, bütünün güzelliğinden payıma düşen olduğunu öyle derin hissediyorum ki, içimden kocaman bir ışık seli geçip günlük telaşlarımı, korkularımı, öfkemi yalayıp yutuyor. O obur ışık, bana pırıl pırıl bir iç alan bırakıyor.
Elbette zamanla tekrar kirletiyorum ortalığı ama biliyorum, obur ışık gelecek ve bana yeniden neyin anlamlı, neyin anlamsız olduğunu gösterecek.
Galiba artık sadece kendimi istiyorum.
namaste
Vadin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder