"Ben kendi çapımda yazıyorum. Ama ucu sana değiyorsa, etrafımda dönüyorsun demektir!"*
Açıklık getirmek istediğim bir konu var. Ben, sevgilim çekip gitti diye kara yaslarda falan değilim. Hayatımda daha zor bir şey oldu. Hiç yapmadığım bir şey yapıp, yaklaşık otuz sene boyunca reddettiğim adama evet deme hatasına düştüm. Nedeni basit: yalnız yaşlanmaktan, şehirden tek başıma ayrılmaktan ve buna benzer şeylerden korktum. Sanki iki kişi daha kolay olur gibi geldi. Hem adam "pek seviyorum" diye methiyeler düzüp duruyordu. E ne var ki, olsun bari dedim. Sevilmeyecek insan değil. Ha, referans noktam nezaketi, medeniyeti idi ya, ilişkiyi bunlara gıcık olarak sonlandırmak aklımın ucundan geçmezdi. Meğer asıl ihtiyacım samimiyet ve sadakatmiş!
Her ilişkide kendimizi biraz daha tanıyoruz vesselam....
Herif bildiğin sevimsiz çıktı! Ödlek, tembel, peltecinin önde gideni... Vay arkadaş, onca temkinli tavırdan sonra bu kadar yanılmış olmak öyle ha dediğinde sindirilmez ki! Bünyem sarsıldı yahu. Bir kere ergenliğimden beri adam sandığım şahsiyet değil adam, insan değilmiş! Hayatımda karşılaştığım en acımasız, kalpsiz yaratık! Nezaket sandığım şey bildiğin pasif agresifliklik, medeniyet maskesiyle gelen de kıçının konfor arayışı!!
Adam, kadın hakları ve eşitlik diye poposunu yırtıyor ama hadi git de iki rekat çalış dediğin de ı ıh, Allah diyor da bir adım atmıyor. Niye tatlım dersen de, kendini yetersiz hissediyor. Bu ne? E pek bayılıyordun bana, sağda solda bakkala manava "eşim" diye tanıtıyordun. Ne oldu? Efendim konu şu ki, bu entelektüel donanımı dört dörtlük olan beyefendiye kendini yetersiz hissettirmişim, duygusal şiddet uygulamışım... Duygusal şiddet de şu; derdini anlatıyorsun, adam seni tınmıyor. Çözüm arıyorsun, umursamıyor. Ortada sana göre bir terslik var ama ilgilenen yok. Hep gül, sus ve tatlı tatlı havadan sudan konuş isteniyor. Oldu!Antidepresan veya ot kullanmadan lokum gibi olabilen varsa bu şehirde buyursun, ben olamıyorum... Bunca acının, taaruzun altında sinirlerimi bu kadar kontrol edebiliyorum. Kaldı ki, günlük yaşamak ve anda kalmakla, manda gibi çamura yatıp, aborjin felsefesiyle karnını tesadüfen doyurmak arasında ciddi bir fark var ve benim pek anlayabileceğim bir kafa değil ne yazık ki.
Nihayetinde "sıkıya gelemedim, iki kişi yürümek yemedi" demek zor gelince, duygusal şiddete maruz kalıyorum diye kılıf dikiliyor gizli gizli. Analar ne kıymetli popolar doğuruyor! Bir kadının hatası kaç kadının başını yiyor, tadını kaçırıyor..
Bunlar az buz kötülükler değil. Birinin hayatına sızıp, tüm planlarını alt üst edip sonra da "ikimiz de ayrı ayrı iyi insanlarız" demek adiliğin en manyakcası. İyi insan falan diilsin tatlım, o senin kuruntun. Bildiğin adi herifin tekisin. Bal gibi ihanettir bu senin yaptığın. Ama ilk değil tabii di mi? İçli içli şiirler yazıp, medeni medeni tasını tarağını toplamak bir yaşam biçimi olmuş bazı insanlara.. Bu kıçı rahata alışmış adamlar kendilerine eş falan aramıyor, onlar hayal kahramanı gibi yaşamak, gerçeklikten kopuk efsaneler yaratmak derdindeler. Gelsin şiirler, gitsin mektuplar.. E o zaman bunu söyleseydin, bu şekilde yaşamak istiyorum ben deseydin ya. Yok, o vakit dürüst olunurdu ki, bunu hiç sevmiyoruz... Üstelik özgüven de arşa değdi değecek maşallah!Karşımızdakine durmadan her şey iyiye gidiyor diyerek günü kurtardığımızı sanıyoruz. Sanki onu inandırırsak bir mucize olacak. Sonra zınk diye her şey iyiye gitmeyiveriyor.
E tabii sindirmekte zorlanırım bunca sıvışma hamlesini. Adam sandığım it çıkmış! Müsadenizle hazmetmek zaman alsın sayın seyirci. Sadece "love story" olsa eyvallah, denedik olmadı, geçiniz demek kolaydı da, işin içinde onca yılın yanılmışlığı, kazık kadar ihanet ve soytarılık var. Elbette hakaret edeceğim, çirkin sözler söyleyeceğim. Daha doğrusu yazacağım. Defterler dolduracağım. Çünkü kötülüklerini halı altına süpüren, kendini sütten çıkmış ak kaşık belleyen insanlardan sıkıldım. Herkes anlasın, bu çirkin yüz deşifre olsun istiyorum. O insanın bıraktıkları izleri zihnimden temizleyene dek yazıp, söyleneceğim. Böylece bitecek. Tükenecek. Günden güne azalacak. Üzerine bir bardak su içip yürüyemiyorum işte! Üstelik yazarak ve kusarak kendimi de anlamaya çalışıyorum, neden bu değersiz insanı seçtim? Onu hangi parçam tercih etti?
Çivi çiviyi söker kafasına girip kimseyi üzmeye de niyetim yok. Ben temiz hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim. Birazcık daha zamana ihtiyacım var. Azıcık.
Oh be!
Son olarak da, Günlük gazete değil bu tatlım, görevli getirip kapına mı bırakıyor? Rahatsız oluyorsan okuma!
* Yazarı bilinmiyor.
Son olarak da, Günlük gazete değil bu tatlım, görevli getirip kapına mı bırakıyor? Rahatsız oluyorsan okuma!
* Yazarı bilinmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder