Asıl değişmesi gereken KİŞİLER/DURUMLAR hala ve huzurla oturdukları yerde yayılırken, nasıl oluyor da insan/biz tüm kötülükler ardımızda kalmış gibi devam edebiliyoruz?
Gözlerimizi, bizzat kendi ellerimizle kapatıyoruz sanki!
Dün, şehrin dört bir yanında "aman hava ne güzel, hayat ne güzel!" diye dolaşırken, asla bilemezdim başka yaşamların son saatleri olduğunu. Eminönü'nde Nüans' ın kasasında duran neşeli ve hoşsohbet adamla ayaküstü konuşurken, işlerin nasıl düştüğünden ve bunda Sultanahmet patlamasının ciddi bir rolü olduğundan bahsettik. Yine de ben, o güne ölümü hiç yakıştıramadım.. Aklımdan geçirmedim...
Her gün, her dakika yüzlerce insan ayrılıyor dünyadan, biliyorum. Ancak böyle değil, gidiş şekli önemli... Üç beş adamın ergenlikte kalmış ruh halleriyle, adeta amiral battı oynar gibi yönetiliyor gezegen. Ve biz piyonlar, sıra bize gelmediği için sevinemez haldeyiz artık...
Geleceğe dair ne umut kaldı, ne neşe. Bitse de gitsek diye yaşatıyorlar hayatı... Tutunamayan, tutunmaya inanmayan, manasızlıkta boğulan garip bir nesil olarak anımsanacağız.
Henüz ciğerimiz yanmadı. Çünkü henüz sevdiğimiz biri orada değildi.. İyi de bu korkuyla yaşamak nereye kadar? Hem bizim sevdiğimize bir şey olmadı da, bu Sultanahmet'de ve Ankara'da ve daha nice yerlerde ölenleri kimsesiz yapmaz ki.. Anaları, babaları, eşleri, çocukları ve dostları vardı..
Nasıl bir sabahtır Ankara için? Nasıl bir sabahtır insan olmak için?
1 yorum:
Diline sağlık... Nefes almak, neşelenmek, gülmek veya mutlu olmaya çalışmak uzun zamandır ne kadar zor artık maalesef.
Yorum Gönder