11 Kasım 2011 Cuma

CUMA, MÜBAREK GÜN!

Migren ağrısı gibi bir ağrıyla dar attım kendimi Deniz'in evine. Dersi nasıl bitirdim, o çocuklar bana, ben onlara nasıl dayandım, bilmem. Son bir güç geliyor galiba!
Konsolosluğun istediği tüm evrakları hazırlamakla uğraşıp, oradan bankaya gittim. Kişisel servetimi kontrol etmeye. Fazla vaktimi almadı, çünkü saya saya bitireyeceğim altın külçerim yok benim:) Üç beş kuruş, birazcık da borç! Yani:
Şikayetim var mı? Yoooo. Sadece bazen kendime, tahammülsüzlüğüm için kızıyorum. Zamanında gereksiz bir sabır gösterdiğim tüm düşük zekalılara şimdi dayanamadığım için kendimi bu duruma sokuşuma diş biliyorum. Sonra ellerimi rabbime açıp, "ya rabbim kurtar beni bu öfkeden ve salaklıktan!" diye niyaz ediyorum!
işin aslına bakarsanız benim rabbim epeyce de hassas biri; duyuyor! Ama konuşmuyor! Jasmin'in dediği gibi kozmik santral on numara! Sanki ne kadar melek varsa bana çalışıyor:))) Tek sorun ne zaman boykot yapacakları belli olmuyor!!!

2 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

Tahammülsüzlüğün doruğundayım, kimseyi dinlemiyorum, dinleyemiyorum. bir şalter var sanki, tıkkk atıyor ve o anda ses gidiyor anlamsız bir görüntü ile baş başa kalıyorum. bu iyi birşey mi yoksa kötü mü bilinmez ama ama sanırım gerekli bir şey bu benim kendimi biraz daha zorlarsam devreyi yakacağım anlamına geliyor. he he kitapta okumuşmuştum: iki şeyin sınırı yoktur: insanın aptallığının ve tanrının merhametinin. aslında ne istediğimi tam da bilmediğim için üst makama doğruca ifade edemiyor olabilirim ama kendileri zamanında bana ben sana şah damarından daha yakınım demişti, bi zahmet o zaman lütfen.....

Fortunata dedi ki...

:) duyar duyar, ama dile getirmen lazım. Bizzat konuşmak gerekiyor bence.