24 Kasım 2011 Perşembe

HAZIRLIK-sız-

Hani bilirsin ya hazırlık yapman gerektiğini, ama başlayamazsın toparlanmaya. Seyahate çıkacak gibi; bavul açık, ütülenecekler kenarda... Ya da ne bileyim sınav vardır haftaya Çarşamba, ama canın hiiiç çalışmak istemez. Yine de bilirsin, geçmek için çalışman gerekir. Çalışmazsın, çalışamazsın. Bilir ve çalışamazsın...
Aklında hep hazırlanmak var?
Aklımda hep hazırlanmak var. Somut bir hazırlık yok ama bu bilinç var. Fakat nasıl hazırlanıldığını bilmiyorum ki... Acemi bir gündelikçi gibi bir aklımı temizliyorum, bir kalbimin en girilmemiş, en vazgeçilmiş odasını. Sonra derin bir durma arzusu geliyor. Diyorum ki kendime, "sadece ve sadece hazır olduğunu düşün, olduğun yere uzan ve düşüncenin seni sarmalayıp, kucaklamasına izin ve hazır olma düşüncesi ol, düşünme, sadece hazır ol işte!"
Artık en yalnız olduğum anda dahi yalnız olmadığımı, benden öte sırlar olduğunu bilmek var ya, dahası sezmek.. İşte o duygu hazırlık için tetikliyor insanı. Küçük bir çocuğun şakacıktan sihir yapması gibi, büyülü değnekle hooop diye hazırlanmak olsa ya! Ah bir olsa... Var mı? Hazırlanabilecek miyim? Yoksa burada, hep hazırlanmayı düşünerek, hazırlanmam gerektiğini bilerek duracak, donacak mıyım?
Yağmur var bu sabah şehrimde. Aklımda yine Victor... Ne severmişim adamı. Ne çok yandı canım. O hazır mıydı acaba? Bilmeyi öyle çok isterdim ki... Bu yolculukta valizlerimizi yan yana açabilmiş ve birlikte dolduruyor olsaydık... Öpüyorum seni koskocaman Vitito!

Hiç yorum yok: