23 Kasım 2011 Çarşamba

LABİRENT, AÇLIK VE TESADÜFLER ÜZERİNE..

Okumakta olduğum son kitabın en önemli iki sembolü ayna ve labirent. Yani şu ana kadar öyleydi. Ah, bir de zaman. Zamanla ilgili hassasiyetimi bilenler bilir, bilmeyenler de beni beş dakika bekletip öğrenebilir!
Ende'nin kitaplarında zamanın işlenişi beni büyülüyor. Belki öte alemler konusunda fazlasıyla kapalı olan insanlar için melekler, tesadüfler, labirentler ve aynalar aşırı sembolik kaçabilir... Oysa benim için sadece doğduğumdan beri kapısında durduğum bir binaya açık bulduğum pencereden süzülmek gibi! Basbayağı mucize işte!
Özellikle kitabın ilk bölümünün hemen ardından bir baba oğul ve mutluluğa kavuşma, kavuşamama hikayesi geliyor ki, beni "paraya, pula, istemediğini söylediği düzene tercih eden adam" için oturup yazsaydım, işte bunu yazardım dedirtti. O kadar sevdim, o kadar duygulandım.
Hepimizin bedenleri ve zihinleri gibi ruhu da aç. Açlık uzun sürdüğünde nasıl ölümcül bir tehlikeyse, oburlukla bastırıldığında da en az o kadar korkutucu. Ruhsal sohbetler, öteler, erenler... Bu konulardan korkmak, açlığı ölüme doğru itmekten gayrı ne ki? Biz yok desek, tüm sezgilerimizi kaynar ateşe koyup, suyuna çorba pişirsek, onlar yok mu olacak? Cık! Oradalar işte. Arkamı dönsem de, kaçsam da sobelendim!
Çocuklara bunun nasıl verilebileceği ise beni asıl ilgilendiren bölüm. Fantastik bir dünya yaratırken inşa edilen kuleler, gerçek hayatta yüz yüze geleceği karakterlerin masal pelerini altındaki yüzü... Dozu, alttaki hikaye. İşte son merakım! Yoksa ezeli ve ebedi merakım mı demeliyim?
Bu hafta sonu nihayet, waldorf derinleşme seminerine katılıyorum. Ne ironiktir ki, beni bu noktaya getiren olayları tetikleyen şahsiyetin okulunda eğitim! Güleyim mi, yoksa tesadüf (?!) diyerek geçeyim mi, bilemedim. En iyisi gidip tadını çıkartayım. Belki bu seminerde sadece çocuklar için değil, kendim için de değerli bir keşif yaparım? Kimbilir belki ruhuma bir dilim havuçlu kek ısmarlarım? Hep bedenim yiyecek değil ya:))
Önemli not. Randevumuzu unutma lütfen, Nero Cafe, saat: 17.00 :)))

1 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

hımmm nero kahve demek, burdan 8konyadan) hemen çıksam belki yetişirim:D
ben bu evrenin en aptal yaratığının erişkin insanlar olduğunu düşünüyorum (kendimi de dahil ederek. aptallığımız kendi bilmediğimizin, görmediğimizin, inanmadığımızın "olmadığını" düşünmek. ve sanki tüm sorunlar bundan kaynaklanıyor. ne olur çocuklara bunu öğret. mesela iki elinin içine bir küçük top koy ellerini kapa burda top var mı de? cevap verdikten sonra ellerini aç tekrar sor, ne bileyim sen daha güzel örnekler bulabilirsin...çocuklarımızı eğitmeliyiz, bizse çocuklara matematik, fizik vs vs enjekte etmenin derdindeyiz. öğrendiklerini bana da anlatmayı unutma ama haaaaa