Eve dönmeden evvel pazara uğradım. Yağmurun altında sebze, meyva seçerek kafamı boşaltmaya çalıştım. Ve yeniden akşamdan kalma neşeme saklanmak istedim. Azıcık başardım galiba. Turuncu üzerine mavi, beyaz puanlı çorağlar aldım kendime ve bir de pembe filli bir çanta. Okuldaki kızlar bayılacaklar, Kızlar dediysem 3-6 yaş aralığında olanlar:))
Seminer Guguk Kuşu'na nlattığım gibi büyüleyiciydi. "Yaşar gibi yapmayın, yaşayın!" diyordu açıkca. Oysa bakıyorum da en zorlandığımız şey yaşamak, yaşamanın hakkını vermek olmuş nicedir... Bu isteksiz ve bıkkın halimizle ne vereceğiz çocuklara? Salak değiller ki, sadece çocuk onlar. Anlıyor, hissediyor ve tekrar, takl,t yoluyla hızlıca, biz daha ne oluyor diyemeden öğreniyorlar.
Ne öğretiyorsunuz çocuğunuza? Organik beslenmeyi mi? Akılsız mısınız ya, yediğinden haz almayı, kendi yemeğini pişirmenin keyfini öğretmeden ne anlamı var organik takıntısıyla çocuğu harap etmenin? Delirdi mi bütün anneler??? Huuu!
Herşey kitaplarda yazıyor ve oradaki tüm söylenenler gökten gelen kelamlar gibi yaşamayı bıraksak nasıl olur? Hiç istemediği halde müzik derslerine sürüklenen çocuklar, hiç istemediği günlerde ittire kaktıra yoga sınıfına getirilenler... Yapmayın ne olur. İlla yoga sevsin istiyorsanız, ona güneşin altında gerinen bir yavru kedi gösterin ve bunun yoga olduğunu anlatın; "haydi biz de onun gibi uzanıp çimenlerde esneyelim". Bunun için zamanınız yok mu? Çimenlere uzanıp esneyecek zamanınız yoksa, getirmeyin bana çocuğunuzu. Üzülüyorum.
Waldorf semineri beni çok etkiledi. Ne zamandır içi boşaltılmış hayatlar ve bu hayatlardan ayrı düşünülemeyecek çocuklar ve bu çocukları bekleyen gelecek hakkında düşünüyordum... her çocuk Monty kadar şanslı değil ne yazık ki... Annelerin çocuk yetiştirme modasına kapılıp, bu olmakta olan canlıyı hasarlı hale getirmesi an meselesi... Onun size ihtiyacı var. Sizinle yaşamaya, Dünya denilen gezegeni sizden alacağı rehberlikle öğrenmeye. Sadece bedenini değil, ruhunu beslemenize ihtiyacı var. Masalların diline, kucağınızın sıcaklığına, hzuru ve güzen demek olan hayatlarınız çok ihtiyacı var..
Çalıştığım okullarda bunun tam tersin anlatan sinyaller aldığımda üzülüyorum. Çok ama çok üzülüyorum. Tüccar yöneticiler; bu çocukları köle gibi görüp, çocuk ticaretiyle para kazananlar. Sizin s"ektöre yenik düştük!" iddiasıyla yaptığınız şey Uzak Doğu'daki çocuk fahişelerin halinden daha mı masum? Bir çocuğun bedenine zarar vermekle, ruhuna zarar vermek aynı derecede yaralanmaya neden olmaz mı????
Neden herkes iyi işlemediğini bildiği bir çarkı inatla döndürüyor? Kendimize yalan söyledikçe daha da çamura batan hayatlarımızı neden görmezden geliyoruz? Bir çocuğa verilecek en güzel cennetin mutlu bir ev olduğunu anladım ben. Para, iyi okul, dil öğrenmek... Siz hepsine sahipsiniz, eee mutlu musunuz?
Kızgınım. Dersimi bölüp fotoğraf çekmeye kalkan fotoğrafçıya, o fotoğrafçıyı bana hiç haber vermeksizin sınıfıma yollayan yüksek ökçeli kız çocuğuna ve bu numaraları yiyen anne ve babalara deliler gibi kızgınım. Hiç anlayamıyorum... Hiç!