Biliyorum ki şimdi anlatacaklarımın pek çoğu havada kalacak ve siz onların yüzlerini, bacağıma sarılmış minicik ellerini, boncuk boncuk süzülen gözyaşlarını, sınıfı çınlatan kahkahalarını ne yaparsam yapayım göremeyeceksiniz. Ama anlatmam lazım, olduğu kadar artık:)
Malumunuz çocuksuz kadınım, uzun zamandır da öğretmenlik yapıyorum. Bu kadar çocuk sevmeme rağmen ne doğurmaya cesaret edebildim, ne de bu işte profesyonelleşebildim! Ha buna pek mi dertlendin derseniz, cevap yok...
Belki de birlikte yaşlanabileceğime inandığım bir adam bulamadığımdan doğurmamışımdır? Dediğim gibi emin değilim, bazen bu konu için tefekküre dalmalı diyorum, sonra gözüm yemiyor, ha bugün ha yarın diyerek kaytarıyorum!
Fakat işin profesyonelleşememek kısmı daha vahim, zira eğer "işimin gereği" kafasına girersem, bu duygu dolu ilişkiye zeval gelecek diye telaşlanıyorum.
Fakat işin profesyonelleşememek kısmı daha vahim, zira eğer "işimin gereği" kafasına girersem, bu duygu dolu ilişkiye zeval gelecek diye telaşlanıyorum.
Küçük İnsan benim için çok önemli. Haftam ne kadar zor geçerse geçsin, onunla yaşayacağım saatler yaklaşınca kalbim daima sevinçli ve aklım hep oyunda oluyor!
Birlikte yoga yapmak ve dans etmek zamansız büyümek zorunda bırakılmış bir çocuk oluşumu unutturuyor. İçimdeki neşeyi hatırlatıyor Küçük İnsan. Her ders sonrası kalbim minnet dolu ayrılıyorum sınıftan. İnsan para kazandığı işten daha fazla zevk alabilir mi gerçekten bilmiyorum.
Öyleyse bugünden kalanlar:
Alaz ve Ali yan yana matlarda oturmak için ısrar ediyorlar. Kuduracaklarından emin olduğumdan itiraz ediyorum. Artık akıllandım; şamata yapanı kendi matıma almıyorum, çünkü bunu ödül olarak algılamaya başladılar!!!
Ali kızıyor, yüzü düşüyor ve "artık gelmicem ben bu derse!" Alaz'a dönüyorum: "Peki sen?", Alaz alttan alttan masum kedicik gibi bakarak mırıldanıyor, sesini sevdiğim: "ben hep geliyim di mi?"
Özet: Ali yoga seviyor, Alaz Elvan! Annesine söyledim, basbayağı derin duygularımız var karşılıklı:)
Son ders:
Herkesin bir eşi var. Birbirimizi seveceğiz, masaj yapacağız. Gün boyunca, nezaketsiz davrandığımız durumları hatırlayıp, daha güzel davranmaya çalışacağız. Koşarken çarptığımız, acele ederken kolunu incittiğimiz arkadaşımıza sevgi dolu ve nazik davranacağız.
Batu'nun eşi yok. Sınıf dokuz kişi. "Ben senin eşin olurum Batu'cum" diyorum. Batu kikirdiyor. Dizlerimin üzerine çöküyorum, önce sarılıyoruz. Kalplerimiz tam karşı karşıya geliyor. Birbirimizin yanağını, saçını, sırtını seviyoruz. Sonra Batu mata uzanıyor ve ben ona masaj yapıyorum. Batu hem gıdıklanıyor, hem hoşuna gidiyor. "İyi hissetmediysen bırakabilirim" diyorum. Batu "yooo iyiyim" diyerek gülmeye devam ediyor.
Sınıf mutlu. Bazen dokunuşlar baştan savma olmaya başlıyor ve nazik olmakta zorlanıyorlar. O zaman diyorum ki "üç aylık minicik bir bebek olsaydı arkadaşınız ona nasıl dokunurdunuz?" Bu işe yarıyor ve tekrar sevgi dolu eller işbaşına dönüyor.
Ömer dinlenmede huzursuzlanıyor... "İstersen çık sınıftan, aşağıya in" diyorum. Sanki benim cümlemi bekler gibi, yaşlar boncuk boncuk yuvarlanıyor gözlerinden. Sınıfın dışına çıkıp konuşuyoruz, anlaşıyoruz ve geri dönüyor matına. İçim içimi yiyor, ne oldu Ömer'e? Farkındayım bambaşka bir derdi var. Yoksa Ömer yoga dersine bayılır ve çok uyumludur... Ah daha çok anlasam...
Bazen onları hayatın zor günlerinden ve kendi deneyimlerinden koruyamayacağımı unutuyorum... Biliyorum ki yara bereleriyle, yaşayıp deneyimledikçe insan olacaklar... Yine de daha kolay olsun hayatları, az örselensinler istiyorum...
Demir'in pırıl pırıl gözlerine bakınca, havanın bulutlu olduğunu unutuyorum.. Ayça kuşlar gibi cıvıldayarak konuşunca kalbimdeki bulutlar dağılıyor, yaz geldi zannediyorum. İlayda'nın zarafeti, beni kendime hoyratlıktan koruyor.... Zeynep'e bakıyorum, nasıl da aklı başında bir çocuk oldu...Ya Ayça? Şimdiden bir genç hanım...
Onlarla beraberken umurumda olmuyor dünyanın kalanı... Hani Murathan Mungan "iyi öpüşen bir sevgili dünyanın yarısı demektir" diyor ya, "mutlu ve keyifli geçen bir ders de dünyanın öbür yarısı!" diye eklemek istiyorum.
E bu durumda çok şanslıyım di mi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder