5 Şubat 2009 Perşembe

Sır.

Gece ve gündüz kadar farklıyız ikimiz. İbadetlerimiz, seçimlerimiz ve kendimizi ortaya koyuşumuz apayrı.. Aynı olsaydık, elinde kırık bir vazoyla sırça köşkünde oturan ben olacaktım. Oysa şimdi, farklı olduğumuz gerçeğinin soğuk rüzgarıyla savrulup, Çin'e gitmiş bir kalp var uzaklarda! Acıyor, ama geçecek.

Gerçeği tam ve en yalın haliyle sezmekle, bilmek ve hazmetmek arasında fersah fersah yol varmış. Anladım.
Şimdi ben, o bilinmeyene doğru yolculuğa çıktım. Ne kadar sürecek? Bilmiyorum. Gittiğim yeri sevecek miyim? Hiç emin değilim. Fakat yürümekten başka çarem yok. Çin'e gidip, bana ait olanı alıp onu gerçek sahibine, sahibine vereceğim.

Nerede olduğumu merak etmene gerek yok, tam da çıkmam gereken yolculuktayım artık. Bilet için teşekkür ederim, şimdi sadece bana şans dile. Bol bol kart atarım yollardan, habersiz bırakmam seni. Hem sonra ipek bile getiririm dönüşte. Köşkün deniz gören bir odasına, o en vazgeçilmez vazonun altına serersin. Ve her sabah ilk kahveni içersin üzerinde. Kalanıyla da, ben bir elbise dikerim kendime. Ne anlamlı olur. Düşünsene, bir top kumaştan iki farklı hayat yaratmanın sırrını paylaşırız!

Ben zamanla sırın ta kendisi olurum, senin ise sırrı yenilenmiş bir vazo kalır evinde. İçine laleler koy!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

güzel yazı,lale yerine lilium olmalıydı.daha hüzün verici

Fortunata dedi ki...

Yazının esin kaynağı olan dostumuz lale sevdiği için tercih etmiştim:) Ama haklıısnız yeni bir çiçek denemek zamanı:)) Beğenmenize sevindim. Teşekkür ederim.