27 Şubat 2009 Cuma

Enya.


Sabah sabah cd çekmecesinde eşelenirken Enya buldum. Bir zamanlar ne çok dinlerdim ve severdim... Onun sesi beni uçsuz bucaksız yemyeşil coğrafyalara, hiç görmediğim kadar büyük dalgaların kucağına götürürdü... Yıllar önce Londra'da son albümünü* duyduğumda çok mutlu olmuştum. Şimdi aradan geçen onca zamandan sonra, Enya dinlerken burnuma klor ve Londra kokusu geliyor. Özlüyorum; hem Enya'yı, hem de iç huzurumu ve Londra'yı...

Çok güzel bir mahallede yaşıyordum. Sokağı gördüğüm an, aşık olmuştum yolun iki yanında sıralanmış kiraz çiçeklerine. Arabanın rüzgarıyla, kaldırımlara dökülmüş tüm çiçekler üzerimize doğru uçuşmuştu. Daha o dakika aradığım şeyi bulduğumu anlamıştım, hem de hiç ummadığım bir anda. Hem de tam vazgeçmiş ve tam da kaçmışken...
Yaşadığım mahallede güzel bir havuz vardı; eski, kendine has garip bir kokusu olan huzurlu bir havuz.. Sessizdi. Fırsat buldukça oraya kaçar ve dakikalarca yüzerdim. İnanılmaz ucuzdu! Benim gittiğim saatlerde havuzun bir köşesinde beş altı tane yaşlı kadın suda tuhaf hareketler yapıyor olurdu. Bunun su jimnastiği olduğunu ve kasları zayıf insanlar için hareketleri kolaylaştırdığını çok sonra öğrendim. O garip topluluğun dışında, mermer kadar beyaz tenli, hamile bir kadın yüzerdi havuzda. Karnı kocamandı. Su da doğuracak diye düşünürdüm içimden.

Kendimi sulara bıraktığımda, bir yanımda hayata, diğer yanımda ölüme gün sayan canlılar vardı. Sırt üstü yüzerken, havuzun üzerini kaplayan muhteşem vitrayı seyreder ve sadece orada olmanın büyüsüne bırakırdım kendimi. Anne kucağı kadar ılık ve sarıp sarmalayan bir su, hoparlörlerden yayılan müzik... Mutlak huzur!

Cennet böyle olmalı diye düşünürdüm; huzurlu, ışıklı, nemli, zamansız...


* A Day Without Rain. Bu albüm ben oradayken çıkmıştı.

2 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Bende İngiltereyi özledim yazında.. Havuzdaki benzetmelerine bayıldım.Ama O ülkenin her yerinde biraz hüzün, biraz neşe saklı sanki..

Adsız dedi ki...

2 ay kaldığım birmingham da ingiltereden nefret edecek kadar çokşey yaşadım.omlet diye verilen iğrenç karmaşık şey,saat 4 de kararan ve bi daha aydınlanmayan hava,8 den sonra evden dışarı çıkmayan insanlar,ülkendeki sevgilinin başka biri ile olması,sürekli arayan arkadaşlar yüzünden 700 tl(2004 fiyatları)nin üzerinde gelen turkcell faturası,markete gidip alışveriş yaptığında parasını ödediğin için saşıran hocan,sonra evine davet edip onla yatmadığın için daha da çok şaşıran aynı hocan,aston villa nın her gittiğin maçında 3 den aşağı gol yememesi,nehir kenarında içilen bitki çayına verilen 8 pound,garson kızların embesilliği,görevini kusursuz yapan ve parayı birgün geç ödediğin için kesilen evin doğalgazı,iliklerine işleyen soğuk,3 tanesine 39 pound verdiğim mahmutpaşa tipi arapkadri iççamşırları...deştin yara mı..tropikallerin verdiği huzuryok orada