17 Şubat 2009 Salı

Lav.

Bütün gece rüya gördüm. Uyudum uyandım, arkası yarın gibi devam etti rüya hali. Ne yazık ki konuyu hatırlamıyorum. Oysa gecenin tuhaf bir anında yataktan fırladığımda tekrar gözlerimi kapatmadan evvel kendi kendime rüyamı anlatmıştım. Fakat sabaha sadece bir kaç görüntü kalmış kafamda.

Yanımda kimler vardı hatırlayamıyorum. Ama yeni tanıdığım birini evinde misafirdim, onun ailesi ve arkadaşlarıyla yenecek bir yemeğe hazırlanıyordum. Ama adamın adını bilmiyorum! Ardından eski ama güzel evlerle dolu bir sokak gördüm. Sonra, bir yerlerden kaçılıyordu apar topar ve benim elimde ayakkabı kutusu büyüklüğünde bir kutu vardı. Birlikte yoga yaptığım kızlardan biri kutunun içinde ne olduğunu merak ediyor. O karmaşada ayakkabılarımı kaçırıyorum sanıyor. Oysa kutunun içi hatıralarla dolu! İşin ilginç yanı aynı kutudan birinde daha var, ama o her kim ise yüzünü hatırlamıyorum. Sadece elinde kutuyu görüyorum. O da aynı şekilde koruyor kutuyu. Ortak hatılarla dolu iki kutu.

Bu telaş devam ederken, rüya hafiften kabusa dönüyor. Lavlar dökülüyor bir kraterden! Etraf cehennem gibi. İçimden dünyanın sonu olmalı diye geçiriyorum. Gerçekten korkuyorum. Zaten uyandığımda hala o korku vardı üzerimde. Sıcaklığı hissetmedim ama bir yanardağın dibinde durup fokur fokur kaynamasını izledim! Yanımda bu kez bir kadın vardı. Sanırım Külkedisi idi. Yüzünü görmedim.

Tekrar uykuya daldığımda rüya hali devam etti. Çok güzel bir kar yağışı vardı gecenin ortasında. İnce ince yağıyordu. Ardından adamın biri bana bir çift eldiven uzattı, pembe. Eldivenler hakkında konuştuk. Ban uzun uzun modadan bahsetti. Etrafta değişik cinslerde köpekler vardı. Daha neler neler... Ama tüm hatırladıklarım bunlar. Aslında asıl hatırladığım lavlar karşısında duyduğum korku. İlk kez cehennemi düşündüm!

Sabahlar hayrına denir değil mi?:))

Hiç yorum yok: