26 Şubat 2009 Perşembe

DÜŞ MÜŞ!


Her zaman düşmanlar ya da uzlaşamadıklarımız değilmiş aynalar. Bazen bir dostun yüzündeki ifade de, insana içindeki ahenksizliği yansıtabiliyormuş... Zaten dostu, arkadaştan ayıran da tam olarak bu ifade olamlı.
Sessizliğiyle içinizdeki tüm gürültüyü bastıracak kadar bambaşka bir duruluk dostluk, "saçmalıyorsun, oradan değil bir de bu taraftan bak" demenin en zarif hali...


Siz içinizdeki, zamanı ve mekanı arap saçı olmuş trafikte küfürler savururken, sakince kolunuza dokunup, boşalan benzin deponıuzu gösteren hafif tebessümdür dostluk. Trafik açıldığında gidebilecek hale getirmek gerekir arabayı. Ve dost dikkatinizi buraya çekendir. Çünkü öfkeye, kaybedişe ve gürültüye kapılmışken bunu atlarsınız; gelecekteki iyi günlere inanmayı ertelersiniz! Ben çok uzun bir zamandır erteliyormuşum. Taa ki dün geceye kadar...


Uyuyamadım, sabaha kadar düşündüm. Sonra sürünerek çıktım yataktan ve hayatını dondurmak zorunda kalan, hiç beklenmedik bir anda gerçek bir acının tam ortasında nefessiz bırakılan bir kadını ziyaret ettim. Gerçeği suratımda tokat gibi hissederek, kendime acımaktan o dakika silkelendim!


Zamanın hoyratlığını, bir balığın oltayı gırtlağında hissettiği gibi hissettim kalbimde. Yırtıldım! Çırpınarak döndüm evime. Ertelemelerimi ve tembelliğimi lavabo deliğinden denize uğurladım. İki fincan kahve yaptım. Annemle karşılıklı içtim kahvemi. Sakinleşmeye çalıştım. Ağlamayı kestim. Tam o sırada P. Özer aradı, bana yeni kitabının adını söyledi! (ama burada yazamam, daha kurulun onaylamadığı, basım tarihi sır olan bir kitabın adını veremem, fakat içim içime sığmıyor!!!) Havalara uçtum sevinçten, okumak için delice sabırsızlanıyorum.
Sonra ne dedi biliyor musun, Elli Parça'yı yeniden okumuş geçenlerde. Bunu duyunca kitabımı özledim. Telefonu kapatınca, ben de açtım rastgele bir sayfa ve bak ne çıktı: "... Kendine yüksek sesle söyledikleriyle, geçmişin hayaletlerinin fısıldadıkları sürekli birbirini yalanlayarak, birbirinin sözünü keserek konuşurlar içinde..."


Sonra bir kez daha denedim. Bu defa gelecek için mesaj istedim: "...Gençken, sevgililerinden ayrılırken, büyük ve sonsuz zamanı varmış gibi gelirdi ona. Yıllarını, duygularını istemeden hoyrat kullandı. Pişmanlıkların öğrettiklerine kulak vermeyi zamanla öğrendi. Bu kez değerini bildi sevdiğinin. Bulduğunun değerini bildi. Çaresizlikten değil, artık değer bilmeyi öğrendiği için kalbini ve zamanını tutumlu kullandı.."

Gülümsedim.
Sağol, ben bana yalancıyken ve kendi içime düğüm üzerine düğüm atarken yanımda olup, içime ayna tuttuğun için.. Gözlerini gözlerime diktiğin, bana benden daha dürüst olduğun için... Teşekkür ederim..

Namaste...



4 yorum:

kelebeklerözgürdür dedi ki...

namaste :)
hepimiz zaman zaman zor yollardan geçeceğiz. gürültünün içinden de sessizliğin içinden geçip gittiğimiz gibi geçeceğiz. bunlar hep olmadı mı, olmuyor mu, olmayacak mı...sen çok değerli bir prensessin. o zaman şimdi biraz dansedelim :)

Fortunata dedi ki...

:))))Müziği sen seç, kostümler benden!!!

Brajeshwari dedi ki...

Kitap falını bende yaparım sık sık..Sadece kitaplarda değil,hep bir mesaj vardır evrende,sen görmeyi diledikten sonra..

Dostluğu ne güzel anlatmışsın Fortunata.. O kadar çok sevdim ki, içim sevgiyle doldu.İyi ki varlar.

Fortunata dedi ki...

Brajeshwari,mesajları okumak konusunda çok haklısın. Bakar kör olmaya son diyelim mi?:))