14 Şubat 2009 Cumartesi

Sevgililer Günü Sabahı.

Geç yattım dün gece ve sabah hiç çıkmak istemedim yataktan. Dışarıda mis gibi yağmur, odamın içinde sağa sola dağılmış kitaplar ve kıyafetler arasında öylece kaldım. İçimi, Virgilius'un haftalar önce dert yanarak anlattığı "banyo" gibi hissettim!
Sonra ittir kaktır çıktım yorganın altından ve günün ilk kahvesine on barmağımla sıkı sıkı sarılarak, banyoya doğru ilerledim. Tam banyodan çıktığımda annem de uyanmıştı. Kocaman bir öpücükle sevgililer günümü kutladı. Ben onun sevgilisiydim, sevgili kelimesinin ondaki karşılığıydım.

Sevgili: Sizi seven fakat sizin, onun sizi sevdiğinden çok daha fazla sevdiğiniz, dünya yıkılsa bile sizden vazgeçmeyecek, asla ihanet etmeyeceğiniz, bir parçanız olan şahsiyet!

Annem için ben buyum. Zaman zaman dokunamadığı, zaman zaman ondan kilometrelerce uzak ve aslında her zaman şah damarı kadar yakın...

Ben anne değilim, anne olmak ne demek bilmiyorum. Ama bir çocuğu sevmek, ona emek harcamak ne demek hayal edebiliyorum. Şu anda kimsenin sevgilisi değilim, hiçkimse de benim sevgilim değil. Fakat sevdiğim ve tarafından sevildiğim en az bir düzine insan var.

Benden yana olan, bana baktığında hayal ettiğini değil, gerçekten beni gören insanlar... Külkedisi bunlardan biri. Bana bu sabah bıraktığı mesaj inanılmaz güzeldi, çünkü gerçekti. Hiç bir baskı altında kalmadan, gün ışığında, ayık ve aydınlık bir yürekle yazılmıştı. Bu yüzden eşsizdi! Ona huzurlarınızda teşekkür ederim; beni olduğum gibi, hiç değiştirmeden, en pasaklı ve en dip halimle bile sevdiği için. Benim, onu kardeşim gibi sevmeme izin verdiği için. Kafamın içindeki yün yumaklarıyla cebelleşirken, elimden tutup yoga derslerine sürüklediği için, Kuzey Denizi hayalimi ciddiye alıp bana sıcak su torbası aldığı için, Winterson romanlarını en az benim kadar sevdiği için. Hayat ve günlük koşuşturma bizi fiziksel uzaklıklarla sınadığında bile sevgisi azalmadığı için. Bütün bunlar için ve daha da fazlası için onu seviyorum. Onu bu hayatta ve yaşamımın en tuhaf virajında bana yollayan mucizeye de teşekkür ediyorum.

Bu teşekkür benim sözlüğümde "sevgili" kelimesinin çevresinde çember kurmuş dostlar için de aynı samimiyetle geçerlidir: Burhan, Muse*, Pelin, Jasmin, Saadet, Jale, kardeşim, Leyla, Eda, Mübeccel, Fergün... Ve uzar gider bu liste. Çünkü Cenk var, Bingül var, Filiz var, Aysel var. Var da var. Benim içim tıklım tıklım dolu. Bu yüzden sevgililerin anlamı çok büyük ama bir güne sıkıştırılan ve bedensel hazlarla paketlenmiş "yalancı sevdaların günü" pek manasız.

Yine de hem sevgililerimin, hem de birbirini sevgilisi sananların bu güzel C.tesi günü kutlu olsun. Ebru bugün çok çiçek satsın, Tuna'nın bir sonraki sevgililer günü Roma'da geçsin, Külkedisi onu kozasından çıkartacak muhteremle tez zamanda tanışsın, Burhan'a hayallerimdeki düğünü yapalım da annesi sevinsin, Pelin'in yeni kitabı yok satsın, Muse hayatının aşkına kavuşsun, M. Ersan beşinci kez evlensin, annem Paris'e gitsin, Saadet artık mutlu olsun**.... Bütün bu güzel şeyler şu ana kadar olduğu gibi, bundan sonra da benim etrafımda olsun:))




Sezen Abla'nın dediği gibi "Hayat sana çok teşekkür ederim...."



* Görüşmesek bile, mutlu olmasını en çok istediğim kadın sensin Saadet.
** Bu fotoğrafımız bence yıla damgasını vurur, ne dersin?




Hiç yorum yok: