21 Eylül 2021 Salı

EKİNOKS HİKAYELERİ -I-

 

                                                           POLONYA

Susmayan bir uğultusu var içimin. Şeytanların doymak bilmediği açık bir sofra zihnim; güvensizliklerin, kaygıların durmadan arttığı, asla eksilmeyen sonsuz şölen! Bu sabah, diğerlerinden farklı, iblislerin oburluğundan uzağım. Zihnimi izlemek yerine, kalbimin odalarında gezinmeyi seçiyorum. Akıl sandığım, benim zannettiğim tüm duygu ve düşüncelerimi bırakarak, yürek denilen yerin en güzel köşesine seriyorum halımı.

Orada, nicedir unuttuğum minicik bir oğlan var. Halımı serer sermez yanıma koşuyor. Top gibi yusyuvarlak kafası. Kocaman parlak gözleriyle bıcır bıcır konuşuyor. Doğu Avrupa’nın dondurucu kışına hiç aldırmadan, banyo zamanına ne kadar sabırsızlandığını anlatıyor. Leğendeki sıcak suyun ve serin odanın onu hayatı boyunca rahatlatacağını, her yüreği daraldığında bu anıya koşacağını bilmeden uslu uslu bekliyor. Elleri dizlerinde. Pencereden süzülen ışıkta bacakları incecik. Birazdan annesi onu mis gibi yıkayacak. Üşütmesin diye özenle kurulayıp, sıkı sıkı giydirecek. Sonra anne kokusunda huzurlu bir uykuya dalacak bu güzel çocuk.

Ben onu telaşlı bir yaz mevsimin bitiminde,  tam yirmi dört yıl sonra tanıyacağım.

Adı Harun. Parlayan.

Hiç yorum yok: