13 Mayıs 2010 Perşembe

SORU:BOŞ ZAMANLARINIZI NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?


CEVAP: Savaşarak!
SORU: Kiminle savaşırsınız?
CEVAP: Herkes ve her durumla, eğer savaşacak kimseyi bulamamışsam da kendimle!
Evet, ego savaşlarına bayılıyorum. Görünmez bir el tarafından sağdan sola, soldan sağa her yanım çürük içinde kalana kadar hırpalanmak hobim!
Hani korku filmleri vardır ya; katil, katil olduğunu bilmez ve polislerle birlikte olayların peşine düşer. Ama bir süre sonra anlar ki, peşine düştüğü kendisinden başkası değildir! Bu defa iki yoldan birini seçmek zorunda kalır; ya polislere teslim olacaktır ya da kaçacaktır. Kimden kaçar katil? Kendinden! Kime teslim olur? Kendine!
Aylardır "ego", "iletişim", "teslimiyet", "adanmışlık", "aynı anda iki yerde olamamak", "zihinde olmak", "kalple bakmak" kavramları arasında tenis topuna döndü beynim. İnsanların günlük ekmeğini, ödenecek kirasını ve hatta içecek suyunu düşündüğü şu koskocaman şehirde kurtarılmış bölgedeki hayatıma kapanmış, zaman sonsuzmuşcasına düşünüyorum. Düşünüyorum da ne oluyor? Hiçççç. Zaten varılacak bir yer var denmedi ki, yürünecek yol var dedi, diyenler. Ben de yürüyorum. Sadece bazen kendimi yola samimiyetsiz davranırken yakalıyorum. Yolu oyalıyorum! Kendimi oyalıyorum. Nasıl mı? Yürüyüş bandı üzerinde yerimde sayarak!
Korktuğum nedir bilmiyorum. Belki varmaktan korkuyorum. Belki de varamamak halinde egomun alacağı yaradan... İyi de neden onu ardımda bırakıp yürüyemiyorum?
İnsan zihninin nasıl yavaş yavaş hastalanabileceğini anladım. Yaşadım, gözlemledim ve idrak ettim. Uykusuzluk, şişmanlamak ya da zayıflamak, kramplar, vücudun her yerinde çıkan yaralar, saç dökülmeleri, ödemler, kabuslar, az işitmek, az görmek ve nihayetinde kansere kadar uzanan hastalıklar. Bunlar hep ego savaşlarının sonucu.
Hocam haklı. Teslim olmadan huzur yok. Anın biricikliğine, her şeyin geçiciliğine aymadan huzur yok. Hiçbir şeyin sahibi olmadığımızı anlamadan huzur yok. Her şeyin hatta şu bedenin bile kiracısı olduğumuzu anlamadan huzur yok.
Ben bir ashram buldum. Şimdi bulduğum şeyin gerçekliğini sorgularken, kendimi de sorguluyorum. Bu ashram gerçek mi? Hocam gerçek mi? Ben gerçek miyim? Önümde mutlu olmak için bir yol varsa, acaba ben o yolda yürümeyi başarabilecek miyim? Yoksa tez zamanda pılımı pırtımı toplayıp akreplerle çiyanlarla dolu bir çukurda uzanacak mıyım?
Bedenim o çukurda uzanmadan evvel ruhumu kurtarmak zorundayım. Bu nasıl yapılır? Ego savaşlarıyla olmayacağı kesin. Peki bu "ego" denilen şey gerçekten bizim bir parçamız mıdır yoksa kendisiyle vedalaşmak olası mıdır?
Bu konudaki görüşlerinizi merakla bekliyorum. Zira ben hala polislerle birlikte gezinmeye devam ediyorum! İpin ucunu bırakmaya da niyetim yok:)

5 yorum:

JoA dedi ki...

bence egoyla savaşmak iyi ama egodan kurtulursak yıkılırız. ayakta kalmak için, kendimize ve başkalarına güvenebilmek için o "ben" lazım. ha bir de alanımızı korumak için. diyorum nacizane... dizgin lazım. sevgiler...

not: kelime doğrulamada "canses" çıktı biliyor musun:)

Fortunata dedi ki...

Sevgili JoA, kavramları bile tam sözlük anlamıyla anlamıyoruz, her birimize ifade ettikleri şey o kadar farklı ki. Hatta her gün başka bir anlamları var sanki. Hani yıkılırız demişsin ya, ben sanırım yıkılmak istiyorum. Yeniden inşa olmak için yıkılmak lazım gibi geliyor. Hatta tek yol sanki.
Şöyle düşün, hayat ha bire pencerelerini kırıyor, hırsız yolluyor, arada bir ayağın tökezletiyor ama gerçek bir sarsıntı bazen ruha lazım...( neyse, ben konuyu karıştırıp, evrene yanlış mesajlar yollamayayım:))

Brajeshwari dedi ki...

Ego bu dünyada yasamimiz icin gerekli aslinda...Ama egonun duvarı ne yükseklikte bu önemli..

Birşey ile savaşmak, onu büyütür. Yanına almalı egonu, o sana dost olamaz gibi görünse de, aslında bizimle ilgili çok önemli bilgiler fısıldar bize...Neyi egomuzdan dolayı yaptığımızı, söylediğimizi bilme farkındalığı herkesin yapabileceği bir farkındalık değildir. Bu insanın kendini tanımasına ve kendine dürüst olmasına yardımcı olur..Polislerle gezmemizi de o istiyor. Demek ki gezmemiz gerekiyor.

Ego olmalı, olmazsa olmaz. Onu yoketmeye çalışmak onu büyütecektir. Bu yüzden dost olmalı, farkına varmalı... Farkına vardıkça, başkalarının egolarını da farkına varıyor daha çok insan, ama bununla savaşmak yerine izin veriyor onların var oluş savaşlarına...

Belki de sorunun cevabı tam olarak şu olur.. Bizim amacımız savaşmak değil, farkında olmak:)

Fortunata dedi ki...

Sevgili Brajeshwari,
Yoga eğitmenlerinin egosu yüksek olur der hocam. Bir de kasılmayı bilmeyen,, gevşemeyi bilemez der. Buradan yola çıkarsak egoya ihtiyacımız olduğuna katılıyorum. Ama bir yere kadar. Ben artık onsuz yaşamak istiyorum. Dediğim gibi bu bir seçim, ne kadar arkasında durabileceğim ise meçhul. Bildiğim tek şey buradan öteye onunla devam edemeyeceğim.
Bütün bunlar şunu gösterir ki, kavramların sözlük anlamları hepimiz için farklı:)

Brajeshwari dedi ki...

"Bir yoga egitmenin egosu yüksekse, daha çok yolu vardır" der benim de hocalarım da...

Mutlaka ego yukselir ögrettikce, bir geçiştir bu..Denge için dengesizlik gerekir. Gevşemeyi bilmek için de kasılmayı bilmeli...

Aslında aynı şeyi söylüyoruz. Sadece farklı şeyler söylüyoruz saniyoruz....