6 Mayıs 2010 Perşembe

BU NEYDİ?


Şimdi herkes hazırsa cahil cahil yazacağım zira biri bu blogu okur ve beni aydınlatır mı diye umudum var. Soruyorum dün gece ne yaptık? Biz alanı bıraktıktan sonra insanlar ne yaptı? Orada ne oldu ve bu neydi?

Hıdırellez denilen şeyin ansiklopedik karşılığını bile doğru dürüst bilmem ( neyse ki Virgilius var, o bize anlatır bir müsait zamanında :), bildiğim tek şey dileğimizi gün batmadan yazıp, gece yarısı gül ağacına asar, ateş üstünden atlar ve ertesi sabah da dileğimizi yazdığımız kağıdı denize bırakırız. Mümkünse şafak vakti.


Bütün bunların pagan inanışlarıyla bire bir örtüştüğünü de biliyorum. Fakat kafam karıştı, Ay takvimi, Ay töresi bu işin neresinde? Hıdırellez aslında Beltane mi? Avrupa'nın çiçek ya da bahar bayramı dediğine biz Hıdırellez mi diyoruz ? Şamanlar bu törenin neresinde? Ishtar işin içinde mi? Meryem Ana kadroda mı?


Dolunay'dan bir hafta sonra kutladığımız bu şenlikte aramızda kimler vardı acaba? Modern bir hayatın ortasında ateş yakıp dans etmekle yetinmeyen ve farklı güçlerle yaşamayı yol seçmiş birileri olabilir mi? Abartıyorum diye düşünebilirsiniz ama seri katiller, hırsızlar, sapıklar, melekler ve şeytanlar aramızda yaşıyorsa neden cadılar da burada olmasınlar? Belki onlar da veliler gibidir? Belki henüz cadı olduklarını bile bilmiyorlardır? Ya da diğer cadılarla tanışmak için Hıdırellez bir şanstır! Neredeyse yirmi milyonluk şehirde yılda bir kez buluşuyor olamazlar mı? Aslında sekiz tane tören olmalı, ikisi kabul töreni. Ben kitapların yalancısıyım. Dedim ya cahilim!


Çok büyük bir kalabalık vardı Ahırkapı'da. Gün batarken Küçük Ayasofya'dan çıkıp yavaşça aralarına karıştık. Nazlı ve Nazmi hocam, Sir, Barones ve prensi, hep birlikte deniz kıyısındaki cümbüşe doğru ilerledik. Benim için bu şehirdeki ilginç eğlencelerden biriydi Hıdırellez. Çünkü iki yıl önce adada yorucu bir gün geçirdiğim için ve geçen yıl da hasta olduğum için katılamamıştım. Külkedisi ile mumların üzerinden atlamıştık hap kadar bahçemizde.


Sadece bir kez gerçekten ateşten atladım. O da 2001 yılında İzmir'deydi. Teyzem beni çingene mahallesine götürmüştü. Kızlar deliler gibi eğleniyorlardı ve benim aklıma gelen dilek tekti. Diledim ve atladım. Tam bir yıl sonra dileğimin ortasında ve çok mutsuzdum! Ama olmuştu!


Daha sonra Ahiretliğim ile sokaklara resimler çizmek vs gibi komiklikler yaptıysak da o gece ateşten atlamak farklıydı. Neydi bu ateş? Eşikten geçmek gibi ateşten geçerek neyi tetikliyorduk acaba? Merak ediyorum...


Nazli ve Nazmi hocam onbeş dakika dayanabildiler curcunaya... Üzüldüm gittiler diye ama içimi bir elma kurdu kemirmeye başladı... Hocam ne algılıyordu bu alanda? Bir dakika için onun gözleriyle bakabilmeyi istedim. Sonra hemen aklıma başka şeyler getirdim çünkü hocam orada olmaktan mutlu değildi, gördüğü veya hissettiği şey ona iyi gelmemişti. Acımakla endişelenmek, çaresizlikle kabulleniş geçti yüzünden... Onu davet etmekle kötü bir şey mi yaptım diye üzüldüm. Kafam daha da karıştı. O ifadeden sonra, bulunduğum ortama karşı tedirginlik kapladı içimi.


Kızlar, erkekler su gibi içip dans ediyorlardı. Hava güzeldi. Yemek ve içki kokularına karışan deniz kokusu belli belirsiz hissediliyordu. Sahil güvenlik, sivil polisler ve her türlü önlem alınmıştı fiziksel bedenimiz için. Peki ya ruhlarımız? Onlar da aynı güvenceyle korunuyor muydu?


Birbirini kucaklayan erkekler, hiç tanımadığım bir enerjiyi kalçalarında, memelerinde titreştiren kadınlar... Bir saniye için göz göze geldiğim donmuş kalmış bakışlar... İşte Hıdırellez şenliğinden bana kalan.


Dönüşte Sir'le Büyük Saray'ın pencerelerinin altında durduk; Bizans'ın görkemli pencereleri... Küçük Ayasofya'da Küçük Prens'imle dans etmek ve o pencerelerin önünde neyi beklediğini bilmeden beklemek benim için gecenin yegane büyülü anlarıydı. Ah, bir de nihayet kavuştuğum kolyem var. Çok sağolun hocam. Sadece şekli değil, manası da iki kat büyük benim için artık...


Bu şenlikte kesinlikle cadılar vardı. Ve kesinlikle insanlar çok eğlendi. Ama çok hoyrattılar. Çok mutsuzlardı. Gerçek deriden maskeler vardı meydanda. Hayal ettiğim bu değildi... O zaman bu neydi?

3 yorum:

JoA dedi ki...

biliyor musun, aynı şeyi hissedeceğimi bildiğim için hiç içimden gelmemişti şenliklere gitmek. çok güzel bir yazıydı bu fortunatacım.

Fortunata dedi ki...

Seneye bize özel bir kutlama yaparız sevgili JoA:)) Hissettiklerimi aktarabildiysem ne mutlu.

JoA dedi ki...

harika fikir. kerubim'den alternatif hıdrellez. gündüz başlayıp geceye uzanan ;-)