11 Mayıs 2010 Salı

LEYLA&TUNÇ


Binlerce yıllık bir oyun oynuyorlar. O gün tanıştılar ve bir daha görüşüp görüşmeyecekleri de belli değil... Büyüdükleri zaman o anı, o an yanlarında olan ama adını bile hatırlamadıkları arkadaşı özleyecekler. Üstelik neyi özlediklerini bile anlayamadan...
İnsan neden sahilden taş toplar? Neden tıpkı çocukluğundaki gibi denize fırlatmaz? Çünkü çocuklar anı yaşarlar, onlar için sadece o an ve andan aldıkları keyif vardır. Biz büyükler anları biriktirebileceğimiz yanılgısına düşeriz. Oysa an yaşanmak içindir, biriktirmek için değil... Biriktirdiklerimiz olsa olsa yaşanmamış anlardır. Tıpkı Duman Adamlar gibi....*
Sahilden toplanan taşlar eve gelmeye başlamışsa, içinizdeki boşluk tahammül edilmez halde demektir. Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki kurt neden yutmuştu nineyi? Aç mıydı? Masalda anlatılan açlık nasıl bir açlıktı acaba?
İçimize taşlar dolduruyoruz, boşlukların varlığına katlanamadığımız için. İçimizde boşluk olmayan günleri özlüyoruz; neyi özlediğimizi bilmeden...
Leyla ve Tunç dilerim çok daha akıllı davranır, çok daha şanslı olurlar hayatta. Dilerim bu fotoğraftaki gibi daima denize atarlar taşları; her birinin şekil ve ağırlığına göre farklı sesler çıkardığını duyup, ellerindeki sıcaklığını hissederek!
*Bakınız. Momo!

2 yorum:

Lupelyan dedi ki...

Elvan'ım, o taşlar torbalarla evlere gelmeye başladığında mı başlar yalnızlıklar. Hep bir yerden, birilerinden parçalar taşımak, saklamak istemeler niye? Oysa ki taşlar ait oldukları yerde kalmalı, ağırlık yapmamalı yorgun kalplerde değil mi canım :)

Fortunata dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum:)