10 Nisan 2010 Cumartesi

YÜKSEK LİSANSLI PERİLER OLAĞANÜSTÜ HAL TOPLANTISI DÜN GECE YAPILMIŞTIR


Bilinçli olarak bir hafifleme, temizlenme harekatı başlattım demiştim ya, işte bu harekattan dün kütüphanem nasibini aldı! Taşınıyorum arkadaşlar. Nereye diye sormayın zira henüz bilmiyorum ve fakat hazırlanıyorum. Önce yatağımı attım, şimdi kitapları kolilere doldurup apartmanın altındaki depoya yolladım. Sadece ihtiyacım olanlar kaldı. Hani tekrar dokunmak isteyeceğim ya da Kerubim gezilerinde kullandıklarım, kullanacaklarım. Arkeoloji ile ilgili olanlara elbette kıyamadım. İnsan ha denilince kişisel tarihini temize çekemiyor ama eğer birinin bana geçmişsiz gelmesini istiyorsam bu temizlik kaçınılmaz... Başladım işte; içimi, dışımı, evimi temizliyorum. Etrafımdaki insanları hal ve tavırlarına göre değil, benim onlar hakkındaki hissettiklerime göre yeniden konumlandırıyorum.


Güzel olan şu ki, Burhan ve Mustafa hala benimle! Bunun değeri ise paha biçilmez. Bana rağmen benimle olmaları hayatımın mucizesi:) Onlardan, olmak istediğim insanın dost parçasını öğreniyorum. Yaşadığım onca şey - evlendim, boşandım, şehirden ayrıldım, ülkeden ayrıldım, kendimden ayrıldım.... - çekip gitmelerine neden olmadı. Ne taşkınlıklarımda beni eleştirdiler, ne de acıdan kıvranırken, dilim keskinleştiğinde gücenip kaçtılar...


Hayatımdaki pek çok erkek, buna ne yazık ki bebeklik arkadaşım da dahil, ilişkimiz sevgililiğe dönüşmediği için beni terk etti. Hatta hırpaladılar. Onların hiçbiri dostum değildi, hiçbiri beni sevmemişti. Kimi ailemi, kimi evimi, kimi eğitimimi, kimi saçımın rengini sevdi. Çoğu ulaşılmazlığımı sevdi. Oysa gerçek sevgi bunların hiçbiri değildi ki... Üstelik ben ulaşılmaz değildim.


Kadınlar da farklı davranmadılar. Onlar da arka planda kalmaktan gocunmayan tarafımı sevdiler. Dişi tavırlarım yoktu, rol çalmıyordum ve piyasaları için tehdit değildim. Ama biraz sesim yükseldiğinde çoğu kaçtı gitti.


Çok az ilişkide iki kişiydim; genellikle ben, o, benim egom ve onun egosu olarak oturduk masaya!


Oysa bütün istediğim anın biricikliğinde kalabilmekti... Tıpkı Burhan ve Mustafa ile olabildiğim gibi. Geçmiş ve gelecek, varlık ve yokluk olmaksızın, hayatım boyunca benimle anda hapsolabilecek birini bekledim... Ama o ana en çok yaklaştığımda kaçan da ben oldum! Çünkü temiz değildim. Kuyruğuna teneke bağlanmış kediler gibi geçmişimden ne var ne yoksa sürüyordum ardım sıra. Çeyizimle girmeye çalışıyordum bana verilen alana! Elbette giremedim. Dürüst değildim, tam anlamıyla orada olursam hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordum. Canım yanacak endişesi o kadar baskındı ki, o duyguyla yeni bir şey yaratamazdım...


Dostlar, sevgililerden daha toleranslı. Dostlar, bize rağmen bizimle kalanlar. Biz kim olduğumuzu unuttuğumuzda adımızı fısıldayanlar. Dostlar, bunu yapmış olmak için yapmayan, sadece yapan insanlar. İşte benim dost tanımın, işte benim Yüksek Lisanslı Perilerim!


Dost kelimesine neden bu kadar takıldığımı da ilerleyen günlerde anlatacağım. Şimdilerde anda kalmak, arkadaş ve dostu ayırmak, ilişki ve iletişim arasındaki farkı yakalamak gibi uğraşlarım var. Bütün yaşadıklarımın hayat akdimde olduğunu kabullenmenin huzuru da var tabii. Bu yüzden ne iyi ne de kötü yok. Doğru ve yanlış da yok. Her şey ve herkes tam da olması gerektiği gibi hayatımda. Ve ben eşşek gibi şanslıyım:)


Ha unutmadan, dün gece baktım da içkiden çok uzaklaşmışım ben, o kadarcık rakı bile fazla geldi. Sabah kendimi zehirlenmişim de midem yıkanmış gibi acayip hissettim. Yine de güzel bir gece oldu, emeği geçen dostlarıma teşekkürler, teşekkürler...


Önemli Not. Bu hafta sinemaya gideceğiz unutmayın!

Hiç yorum yok: