2 Nisan 2010 Cuma

CENNETTE SORUN VAR


Dün sabah ve bu sabah nasıl olduysa zihnimin ampulleri tıpkı domino taşlarının üst üste düşmesi gibi ard arda yandılar. Bu nadir yaşanan bir şey aslında. Hassasiyette ve zekada orta karar bir insan için son bir yılda bu kadar sıklaşmış olması da epeyce ilginç vesselam.
( Uzun zamandır yaşamadığımı sadece hayatta kaldığımı, aslında doğru dürüst nefes dahi alamadığımı fark ettim... Sonra gazetelere ilan vermek geldi içimden "NEŞEMİ KAYBETTİM, HÜKÜMSÜZDÜR" demek istedim... Buna benzer onlarca düşünce ışık hızıyla ve binbir tuhaf görüntüyle dolandı durdu zihnimde ve kalbim orada değildi.... En çok buna üzüldüm zaten. )

Pek çokları gibi ben de, çözümsüz kalınca etrafına çemkirenlerdenim. Ve elbette çoğu zaman "iyi saatte olsunları geldi yine" diyerek geçiştirilen tayfanın en kıdemli üyesiyim! Burada olmaktan memnun muyum derseniz, elbette değilim. Ama hiç bu kadar sıkıştırılmamıştım. Hiç bu kadar hırpalanmamıştım. Şımarık bir ev köpeğinin ağzındaki terlik gibi hayatım; ha parçalandı ha parçalanacak...

Genellikle kendimi ortalama bulurum, nasıl mı? Yeteri kadar güzel, yeteri kadar zeki, yeteri kadar eğitimli, yeteri şu ve yeteri kadar bu... gibi. Ama o en çok dem vurduğum şeyden yoksunum... Korkağım ben! Yeteri kadar cesur değilim. Sırf bu yüzden en çok cesaretsiz insanlar rahatsız eder beni, kendimi görürüm onlarda ve bu insanlara bakmak beni tiksindirir. Aslında tiksindiğim o gözlerde gördüğüm kaypaklıktır. O gözlerde yakaladığım ise, kendi bakışlarımdan başkası da değildir... Değişimden korkmak, yeni yollardan korkmak, sevgiden korkmak....

Konu şu: Cennette yani "sahte" cennette uzun zamandır artarak devam eden sorunlar var! Nasıl mı? Etrafımdakileri anlamaya çalışmak, güvenilir bir dost ve sırdaş olmak, elimden geldiğince iletişim kurmaya çalışan bir evlat ve abla olmak için didinmek - tabii hepsi kendimce bunların - , etrafımdaki insanların aile birliğine saygılı davranmak, "yetiş" denildiğinde kendimi kahraman zannederek yardım isteyene doğru koşmak, hastalara, çocuklara, yaşlılara ve özelikle en yakınlarıma karşı fazla cömert olmak, geçmişi ne hatıralar ne de objelerden temizleyip ardımda bırakamamak.... oyununu sahneden kaldırıyorum! Seyirci de sıkıldı ben de! Üstelik ben değişiyorum!

Sıkıldım artık beni hiçe sayarak zamanıma, varlığıma saygısız davranılmasından. Randevularına gecikenlerden, nasıl olsa Elvan sabırlıdır diye şansını zorlayanlardan ve hatta bir açıklamayı dahi çok görüp, işi pişkinliğe vuranlardan! Buna izin verebilecek olsaydım şimdi boğazda bir dairede kıçımı yaymış, iki de çocuk yapmış olarak har vurup harman savuruyor olurdum. Ama yapamıyorum. Artık hiç yapamıyorum. Benden yana olmayandan yana duramıyorum. Pir girdi aklıma bir kere, onun kalbime girme ihtimaline kayıtsız kalamıyorum... Ona yer açmak için bu değişimi yaşamak zorunda olduğum gerçeğinden kaçamam artık.

Sarkacın iki ucu dedi hocam... Diğer tarafa doğru otuzaltı yıl gittim. Sevmedim. Virgilius'un hatırlattığı ve Dante'nin anlattığı gibi "son dairede"* olmak istemiyorum! Ümitsiz olmak ve lanetlenmek istemiyorum. Oysa ne zamandır o çemberde yürüyorum ben! Çember ayaklarımı yaktı, kesti, canıma etti ama hala akıllanmıyorum! Düzeltiyorum, akıllanmıyorDUM!

Mal bu arkadaşlar, bundan sonra tanıdığınız Elvan yok; sattım onu eskiciye. Darwin** gibi ben de uyumlu olan kalsın, uyumlanamayan gitsin diyorum. Ayrıca henüz veli değilim ama velilerin sözlerini anlayacak kadar deliyim, bu yüzden "gidene kal, gelene git" demeyeceğim. Yalnızlık mı var ufukta, hodri meydan!

Benim adresim belli, işim de belli. Artık saatlerim de belli. Çok mu özlediniz Pazar günü gezilerime katılın ( www.kerubimstorytellers.com ), hafta içi göreceğiniz mi geldi, buyrun yoga yapalım ( www.gurudwaraashram.com ). Ha yok illa seninle baş başa olacağım diye bir derdiniz varsa yani hayatınızda hala adam yerine konuyorsam ve bendeki değişimden korkmuyorsanız sabah yürüyüşlerime, akşam yemeklerine beklerim. Benden pes! Bundan gayrı tüm yatırımlarım içime, içimde olanlara, beni içine alanlara. Diğerlerine vaktim YOOOOOKKKKKK! Yakınlarıma vaktim yok, yakiiinlarıma ise sonsuzluk vaadim var.

Bütün bunlar nereden çıktı sorularına da cevap vermeyeceğim. Cevabı herkes gayet güzel biliyor bence. Cevap içinizde arkadaşım, ben de değil. Görmek isteyene her şey açık. Göremeyenle de işim yok benim, kendi gözümü açayım, kendi kalbimi temzileyeyim şimdilik bana yeter. Herkes evinin önünü süpürse İstanbul cennet olur deniliyor ya, bence de herkes kendi içinde temizlik yapsın. Halinden memnun olanlar için lafım yok. Ama o memnunlukta bana yer yok...

İşte cennette son durum bu. Elvan Hanım'ın sahte cennetinde perde kapanmıştır. Hayatın diğer ucuna doğru gidiyorum. Bu yolculukta kapım herkese açık. Herkese derken bendeki değişimi kabullenebileceklere demek istiyorum. Zira zamanın diğer tarafına giderken hepinizi yanımda götüremem... Bunda darılacak gücenecek bir şey yok, ben de zamanında - hem de çok daha onursuz ve maddi dünyanın nimetlerine yönelik seçimler yapanlar tarafından - geride bırakılmıştım. Bu yüzden birinin sizi seçmemesi ne demek çok iyi bilirim.

Gerçek cennete doğru yol almak için zamanın sarkacına asıldım ve geri dönüş biletim de yok. Yeni cennettimde aranızdan bazlarıyla karşılaşacağıma eminim. Diğerlerine de eğer azıcık bile olsa hakkım geçmişse helal olsun. Onlar olmasaydı bu salınım eksik kalırdı... Herkese kucak dolusu sevgiler...

*"... İlahi Komedya'da cehennemin son dairelerinde "ümitsizler" oturur. Bu ceza, tanrının rahmetinden ümit kestikleri için verilmiştir onlara..." dedi Virgilius

** C. Darwin, Türlerin Kökeni

2 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Tamam ! en kısa zamanda görüşelim. Yoga yada seyahat ben kendimi sana uydururum.

Bayıldım bu haline..

Fortunata dedi ki...

Sevgili Brajeshwari, farklı baygınlıklar olacak tabiii:)) Allahtan senin baygınlık halin tam beklediğim gibi:) Sağol. Daima beklerim, hem daha birlikte gezilecek çok yer ve verilecek yüzlerce yoga dersimiz var!