2 Eylül 2009 Çarşamba

KRİZ

Mahallemizin kuaförü Fahri Bey'e uğradım dün, bir kaç dakikayla kaçırmışım. Erkenden eve gitmiş. Ben de yıllardır manikür pedikürümü yapan ve artık arkadaşım diyebileceğim Nuray'la sohbet ettim biraz. Nuray'dan bahsetmiştim, hani şu ilk üç ay bebeğini kaybetme korkusu yaşayan ve "bana sıkı tutun bebeğim" diyen genç kadın.
Nuray'ın bebeği sımsıkı tutundu maşallah. İki ay içinde de doğmuş olacak. Ama bambaşka dertleri var Nuray'ın. Artık karnı kocaman ve bayramdan sonra çalışması imkansız. Fakat doğru düzgün sevinemiyor bile kızının gelişine, çünkü kapıda zor bir kış var. Nuray'ın evi kira, arabasının ise hala ödenmesi gereken kredisi var. Ve kocasının aldığı para bin lira bile değil... İş yerlerinde kriz yüzünden % 30 kesinti yapılmış maaşlardan... Hali çok zor. Doğum için bile kenarda para yok!
Ona ne diyeceğimi bilemedim. Koskocaman sarıldım. Hepimiz için zor bir kış olacağını, üzülmemesini, kızının bunu hissedip huzursuzlanacağını söyledim. Salak sulak laflar ettim işte. Sonra yoga dersi için yola koyuldum. Bir saat boyunca caddeden yürüdüm. Bağdat Caddesi'nin gamsız tasasız insanlarını seyrettim. Hiç bir zaman onlardan biri olmadığıma için için sevindim.
Ben asla çok zengin olmadım, çok fakir de olmadım. İki uçta neler yaşanır bilmem. Bildiğim tek şey bunu hiç düşünmeyenlerden değilimşükür! Fakirlik insanı tiksindirir derler. İnsanlar birine sadaka verirken bile zorla gülümserler. Sanki, bulaşacaktır sefillik üzerlerine. Ben tam tersini hissederim. Zenginlik beni tiksindirir. Bulaşacak diye çok korkarım. Bir gün saçma sapan bir hayatın gerçeğim olmasından ve beni aslında hiç onaylamadığım dünyevi bir hırsa sürükleyeceğinden hastalıktan korkar gibi korkarım.
Çünkü para esaret demektir. Belli bir çizgiyi aştıktan sonra istediğinizi giyemez, istediğiniz zaman çekip gidemez ve hatta istediğinizi sevemezsiniz. Yukarıdakilerin oyunları daima paraya endekslidir. Bu yüzden de dünyevidir. Elbette herkesi aynı kefeye koymuyorum ama genellikle durum böyle ne yazık ki. Hatta "tanrı kompleksi" oluşur genç iş adamlarında. Her sabah bir ilah gibi giyinmek ve bir kaç bin dolarlık cicileriyle güne başlamak egolarına tavan yaptırır. Cicilerinin hayatını yaşamakta olduklarını hiç düşünürler mi acaba?
Onlar için çalışanları tebalarıdır. O vermezse yemez ve içmezler. Ne güç ama! Bir kaç yüz kişiye hükmetmek bile zihinlerini bulandırır. Biraz yakından baktığınızda kendi hayatları üzerindeki hakimiyetlerini bir balya paraya sattıkları gerçeğini görürsünüz. Onların hayatı satılıktır. Kim değerini öderse o alır.
Zenginliği küçümsemiyorum. Sadece benim idare edemeyeceğim bir oyun olduğunu söylüyorum. Belki de bu yüzden parayla hiç barışamadığımı ve düzenli bir işe sahip olamadığımı hissediyorum. Ben hiç para odaklı çalışamadım ki.
Zaten artık çok geç. Gerçi bazen sabah uyansam ve kapımın önünde bir çuval para bulsam ne yaparım diye düşünmüyor değilim. Öncelikle tanıdığım herkesin borçlarını temizlerdim. Sonra Külkedisi'nin ortak yaşam projesini hayata geçirirdim. Ve hala para kalmışsa biraz gezerdim, yani bir kaç yıl kadar:))
Caddede dolaşırken aklımdan bunlar geçti. Yogadayken hepsini unuttum. Sonra ders bitti ve eve dönerken yolda Ali'yi gördüm. Ali benim ilkokul arkadaşımdır. Babaannemlerin kapıcısı Veli Amca'nın oğlu. Ali ile canciğer arkadaş değildik ama uzun yıllardır hep selamlaşır hal hatır sorarız birbirimize. Ne de olsa aynı semtin çocuklarıyız. Ama dün gece ilk kez dertleştik. Ali üzgündü.
Önce onun Ali olduğunu anlamadım. Bir kaç metre önümden yürüyen bezgin bir adamdı. Hatta boynu bükük, omuzları çökük ve hafif yalpalayan halinden sarhoş olduğunu düşündüm. Ama değildi. O benim ilkokul arkadaşım Ali'ydi. Yolun ortasında durup uzun uzun konuştuk. İşini bırakıp, babasının yerine kapıcı olarak gelmiş. Çocukları iyi bir semtte büyüüsün istiyor. Sırf bu yüzden "yukarıdakilerin" binbir edepsizliğine katlanıyor... Bazen bıkıyor, ama sonra yine çocuklarını düşünüyor. Hatta "bugünleri bilseydim, onları yapmazdım" bile diyor.
Kriz büyüyor.... Kiminle konuşsam dertli... Komşularımız dairelerini satıyorlar. Arkadaşlarım tatillerini iptal ediyorlar. Kimsenin kimseye bir kuruş borç verecek gücü kalmadı. Yıllardır yapılan fakirlik edebiyatı nihayet gerçek oldu. Sonunda ciddi bir patlama olacağını düşünüyorum. Ben ki paradan bahsetmeye başladım, demek ki durum epeyce kritik.
Tekrar Nuray'a dönersek, o bebek doğacak. Ama güzel bir hastanede, ama acil serviste. Ali'nin çocukları da büyüyecekler... hayat devam edecek. Birileri paraya teslim, birileri özgürlüğüne düşkün...
Dünkü yağmurdan sonra güzel bir sonbahara giriş yazısı yazmak isterdim ama hayat! Kaderde Asaf Savaş Akad'a benzemek de varmış:)))

3 yorum:

Adsız dedi ki...

karnı burnunda Nuray'ın,
kocası daha 1000 tl'yi görememiş Nuray'ın
ama hala arabaları var Nuray'ın...

Fortunata dedi ki...

Araba haftalardır satılık Creep. Muhtemelen senin gibi halden anlayan iyi kalpli birine satmayı çok isterler. Ne dersin?

Adsız dedi ki...

sevgili robin Hood Fortunata.
Benim şu anda arabaya verecek param yok. Halkımla beraber gidip geliyorum, gideceğim yere. Ama isterlerse internetten çok rahat satabilirler. Ne dersin bu fikrime?