4 Ağustos 2008 Pazartesi

Bitkiler, Empati, Kelimeler Vesaire Vesaire...

Bu sabah mail kutuma bitkilerle ilgili ilginç yazılar gelmiş Pilatescadısı'ndan. Bir bilimadamı bitkilerin insan düşüncesini okuyabildiklerini tesbit etmiş. Neyse ki konuşmuyorlar!
Hatta bir bitkiyi yalan makinasına bağlayıp gerçekten bir enerji dalgası yaratıp yaratmadığına bile bakmışlar. Ve karşısındaki adam yaprağını yakacağım diye düşündüğünde, bitkinin bağlı olduğu aletteki dalgalar allak bullak olmuş!

Bir diğer çalışmada ise adam yıllarca kaktüsü dikenlerine ihtiyacı olmadığına ikna etmeye çalışmış. Ona, kendini güvende hissetmesi için telkinde bulunmuş. Durmadan "senin dikenlere ihtiyacın yok, ben korurum seni" demiş!! Ve başarmış, kaktüs dikenlerini bırakmış!! Bu beni çok umutlandırdı:))

Peki bunu anladık da, acaba soluyor ya da ölüyor olmaları sadece fizik koşullarla değil ruh halleriyle de mi ilgili? Yani eveleyip gevelemezsek acaba bitkiler depresyona da mı giriyorlar? Mesela ben bir bitkinin karşısına geçip şöyle desem: "hey dostum eğer çabucak çiçek açmazsan seni balkondan aşağı atacağım!" Sizce korkup çiçek açar mı? Yoksa "hadi len" diyerek küser mi bana? Bilemedim...

Neyse, dün akşam televizyonda bir belgesel seyrederken, reklam arasında o kanaldan diğerine geziniyordum ki, "Ölü Ozanlar Derneği" başladı! Aldım elime örgümü* geçtim filmin karşısına. Aylardan Eylül, akşamlardan Pazar diye niyetlenip oturdum. Unutmuşum ben bu filmi ne kadar beğendiğimi. Hikayenin etkileyici erkeği iflah olmaz romantik Robin Williams kocaman kocaman laflar edip duruyor "şiirin beşyüz yılı" adlı kitaptan! Bakınız seçmeler:

* Hayat olmayan şeyleri iteceğim ve öldüğüm zaman yaşamamış olduğumu görmeyeceğim.
* Sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilir.
* İnsanlar sadece hayallerinde özgür olur.
* Çoğu kişi sessiz bir çaresizlikle yaşar. Buna teslim olmayın, kalıplarınızı kırın.
* Ormanda yok ikiye ayrıldı ve ben daha az kullanılanı seçtim.....
* Ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu öğrenmek istemiyorum.

Takdir edersiniz ki son sahnede ağladım. Tüm yaşamadan ölenler için üzüldüm, sessiz çaresiz öylece kala kalanlara... Her yazı bir yere mi bağlanmalı? Üzüldüm işte!

Filmin üzerine bu sabah bitkilerle ilgili mail de gelince, kelimelerin gücüne iyice ikna oldum. Ki zaten inanırım. Yani diyorum ki gerçekten dikkat etmeli bir şey isterken ve istemezken. Bize gündelik gelen bir kelimenin manasızca tekrarı olmadık sonuçlar yaratabiliyor.

Geçenlerde de bir arkadaşım hastalık sahibi insanlarla empati kurma demişti. Ondaki hikayede karısını çok seven bir adam onun ölümünden sonra yaşamak istemediği için durmadan endişeleniyor. Ve sonunda aynı hastalığa yakalanıyor. Üstelik karısından çok daha hızlı bir şekilde ilerliyor hastalığı ve muhtemelen ondan evvel ölecek.
Hani sevgilisi öldü, ardından uzun yaşayamadı denir ya, bal gibi oluyor işte! Ayrıca bana ders oldu, artık kimseye odun da demeyeceğim, baksanıza bitkilerde bile his var.

Dünya çok karışık bir yer oldu. Ne diyeceğimi bilemedim...



*Muse'a atkı örüyorum, kısmetse bu sonbahara yetişecek!

2 yorum:

skoer dedi ki...

yaşamadılarsa ölmezler de bir bakıma. üzülecek bir şey de bu bakımdan.

arada "korkaklar" diye bağırasım geliyor ya hala geçmiş değil bu istek.

Fortunata dedi ki...

Hele aralarında değer verdiğin, sevdiğin birileri varsa inan arada bir değil hep bağırası geliyor insanın.