10 Nisan 2021 Cumartesi

ÖĞRENDİKLERİM

 



"Belki şu anda çok geç değildir."


Tüm benliğinle gerçekten boş olduğunu düşünüyorsan, sana bir daha denemeni tavsiye ederim...

Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar


Bir süredir Gurjieff, aslında uzun bir süredir Gurjieff okuyorum. Okudukça da aslında ne kadar  tanıdık geliyor, nasıl da aklıma sığmayan ayrıntılar makul bir zemine yerleşiyor diye hayrete düşüyorum. Arayışına, arayışından elinde kalanlarla ortaya koyduklarına bakıyorum. Tıpkı Lord Buddha'nın saraya sırtını dönerek çıktığı yolculuğa benzetiyorum yaşam deneyimini. Ya da Hz. Mevlana'nın Anadolu'ya geldiğinde, aklındaki ve kalbindeki bilgeliği, bilgiyl islamiyetle ince ince örtüşünü ve aynı anda çiçek açtırışını çağrıştırıyor bana. 

Her şey sır ve aynı anda her şey ayan beyan ortada! Saklı olan yok aslında, saklanan var, ki o da özümüz. O uyumayı, saklanmayı, baktığını görmemeyi seçtiği sürece sır var. O tamam dediğinde perde kalkıyor. 

Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmaları izlemede evvel okuduğum bir kitapta ( Gnostikler hakkındaydı ) Gurjieff'in bir süre Galata Mevlevihhanesi'ne devam ettiğini ve tünelde babamın dükkanının olduğu hanın hemen arkasında bir apartmanda yaşadığını öğrendim. Henüz ufacık bir çocukken bile oralar bana hep gizemli gelirdi... Ah ya, konudan konuya atlayan nineler gibiyim ama ABC Kitapevi'nden sticker almak için ömrümden gün verirdim, o kadar diyeyim.

Neyse, filmi izlerken ilk ilgimi çeken müzisyenler sahnesinde Aka Gündüz ve Kudsi Erguner'i görmek oldu. Aka Gündüz'de bana hep çok farklı gelmiştir. Nedense albüm kapağındaki fotoğrafını bile uzun süre bakılamayacak kadar mistik bulmuşumdur.

Film boyunca Gurjieff'in ve arkadaşlarının arayışına, inancı ve hayatın anlamını gidilebilecek en dip noktaya kadar kovalayışlarına tanıklık ediyoruz. Elbette film, öğretinin anlattıklarının yanında suyunun suyu fakat verdiği his kayda değer. Filmde Afganistan'daki bir tapınakta çekilen, terasında semazenlerin dans ettiği sahneden zaten bir süre önce bahsetmiştim sanırım. İşte Dünya'da en çok görmek istediğim yerlerden biri orası. Önemli mi? Belki? Belki de değil... Bellki de çoktan oradaydım. Dedemin dediği gibi yolculukların sağladığı şey kaçış... Gerçek yolculuk durduğumuzda, bedenen ve zihnen oturduğumuzda içeri doğru başlıyor. 

Lord Buddha durduğunda bulmadı mı? Hz mevlana halvetten nasıl çıktı?

Sabah sabah neden Gurjieff'den bahsetmek istediğimi bilmiyorum. Galiba dün Ela ile yaptığımız sohbette hissettiğim duyguyla ilgili; " belki de geç değil...." Hala istediğim hayatı yaşamak için şansım var. Bir toprağım, hayal ettiğim gibi bir evim olmaması için bir sebep yok. Elim ayağım tutuyor ve müthiş bir insan hazinem var. İşin en güzeli de hayal etmeyi seven bir zihnim var. Şu an Theodora ile Fenerbahçe'nin ortasında oturuyor olabiliriz. Ama ben çoktan yemyeşil bir araziye bakan penceremin önündeyim. Nicedir kahve makinam bile yok bu yeni hayatta, içtiğimiz tek kahve Türk Kahvesi. Sadeleşmenin, sadece sevdiğim elbiseleri giymenin, yeniden kağıt ve kalem kullanarak yazmanın heyecanı var ellerimde. Kuzineden gelen ses ve dışarıdaki hafif rüzgarı saymazsak gerçek bir sessizliğin tam ortasındayız. Dün akşam ekmek mayalamayı unuttuğumdan bu sabah mecburen lapa yiyeceğim, bakkal yedi kilometre uzakta.

Bütün bu güzelliklere kavuşmak için, her şeyi ve her deneyimi ardımda bırakarak kalan ömrümü döngülerle uyum içinde yaşamak için geç değil.... İstediğim meyveyi değil, mevsimin verdiğini yemek, o gün bahçede ne varsa onu pişirmek ve kendimle tanışmak için geç değil...

Değil.. Kesinlikle değil.






Hiç yorum yok: