25 Nisan 2021 Pazar

BESLENMEK, BİRİNCİ BÖLÜM.


 


Mis gibi bir Nisan sabahı... Mis gibi? Evet mis gibi; çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği mahalledeyim, tüm hayatımı en az anılarım kadar yaşlı bir erguvan ağacının ardından izliyorum. Elimde olağanüstü lezzetli bir kahve, fonda kuş cıvıltıları ve çiseleyen yağmur sesinden başka bir tek iç sesim var, evet bu sabah mis gibi.

Biliyorum en sevdiklerimden Ingrid Özlem, Burhan Uygur, Feridun Karakaya hepsi Nisan da gittiler... Ama en sevdiklerimden Mübeccel Ebeoğlu bu ayda doğdu, erguvanlar bu ayda açıyor... Hep bir can alıp, bir can verdi hayat. Depresyona girmek veya depara kalkıp yenilenmek, eskiyi yeniden yorumlamak için nefis bir ay, biz seçiyoruz, ister doğmakta olana eşlik ediyoruz, istemezsek de eskiye yapışıyoruz.

Taşındığımdan beri bu mahalleye niçin döndüğümü sık sık düşündüm. Blog yazılarımda da paylaştıklarım oldu. Hiç tercihim değilken hayat beni buraya sürüklemişti. Diğer dairem arka bahçeye bakan, karanlık bir evdi. Londra kasvetinde oluşu başlarda mutlu ettiyse de sonra sonra zorlanmaya başlamış ama pandemi nedeniyle kımıldayacak gücü, cesareti ve tabii parayı bulamamıştım. Sonra bir kez daha büyük güçler devreye girdiler ve  benim basiretsizliğimi görüp, hızlı bir hamleyle aynı binanın başka bir dairesine, üstelik de fotoğrafta gördüğünüz gibi her iki eski evimi de görebildiğim, hayatımın neredeyse kırk yılını izleyebileceğim bir noktaya taşınmama sebep yarattılar.

Bazılarınız biliyor, yıllardır zihnini ve ruhunu beslemeye çalışan faninin biriyim ben. Durmaksızın beden-zihin ve ruh arasındaki iplikçikleri ve o iplikçiklerle bağlandığımız bütünün mucizesini anlatıp duruyorum. Dilim döndükçe anlatırken, öte yandan derinleşme çalışmalarımı da hiç bırakmıyorum. Şefkat, merhameti vicdan, disiplin... Okuyorum da okuyorum. Meditasyonlar, ayinler, dualar, ezoterik açılımlar, islam pelerini altındaki tarikatlar, felsefe... Ne ararsan ilgi alanımda! Dünya'ya boş işler için gelmişim anlayacağın.

Neyse, yıllar böyle geçip giderken zaman zaman uyanır gibi olsam da aslında hala derin bir uykuda olduğumu da seziyorum. Bu noktada tek yaptığım dönem dönem kendimi dövmek oluyor! Oluyordu. Ortaçağ filmlerindeki rahipler gibi hücreme çekilip kırbaçlıyorum kendimi. başlıyorum saydırmaya, sen şöylesin, sen böylesin, zaten tembelsin vesaire vesaire...

Pandemi boyunca İnci ile yaptığımız çalışmalar bana farklı bir bakış açıcı getirene, hissettiklerimi Theodora'nın gelişiyle tetiklenen süreçteki algılarımla eşleyene kadar bu döngüler böylece sürüp durdu. Ta ki bedenimin varlığı ne kadar inkar ettiğimi yaşam döngüsü ve Akar ailesi kadınları gözüme sokana kadar! 

İlaçlarını almayan bir deli olduğuma dair belgelenmiş değildim. Hayatımın hiçbir döneminde ruhsal bir rehabilitasyon sürecine de girmedim. Ama bu benim yara bere içinde olduğum ve sık sık kaybettiğim kan kaybına dayanamayıp yavaşladığım gerçeğini değiştirmez.. Ben hep başkalarının yaralarını sarmaya odaklanıp kendim zar zor nefes alarak yaşadım! Fedakarlıktan, farkındalıktan falan da değil, aslında içimi paramparça eden bir uçak kazası geçirmiştim sanki ve etraftakilerin toparlanmasına yardım ederken, bir bacağımın kopmuş, veya bir gözümün çıkmış olduğunun farkında değildim. Mesuliyet duygusu acılarımı donduruyordu. Bende canım yanmıyor zannediyordum. Zaman zaman da gözüm kopmuş bacağıma takılınca, yanımda olup bunu görmeyen her kimse canına okuyordum. Bir öfke patlaması ki, of!!! Bütün bunlar olaylara sağlıklı bir açıdan bakamayışımdan oldu, adı konulmamış travmalarımın hayatımın kontrolünü nasıl ele geçirmiş olduklarını katiyen anlamıyordum, çünkü hatırlamıyordum!

Neler neler yaptım dengelenmek için.... Ama olmadı. Her seçimim bir süre ayakta tuttu beni, sonra hep kaçınılmaz bir çöküş yaşadım. Hayatın bir noktasında ruhuma gizli bir operasyon düzenlenmiş, birileri inancımı, neşemi ve cesaretimi alıp gitmişti. Bende kalan kırıntılarla zar zor nefes alıyordum. Yaşıyor muydum? Yok yahu, en fazla sürünüyordum!

Bütün bunları birileri okusun diye yazmıyorum, ha okur da kendine kıssadan hisse yaratan olursa ne mutlu bana, ama asıl amacım kişisel tarihime not düşmektir. En manyak keşfimi yazacağım şimdi hazır mıyız?

Devamı diğer yazıda....






Hiç yorum yok: