22 Nisan 2021 Perşembe

BABİL KULESİ NEDEN YIKILMIŞTI, HATIRLIYOR MUSUN?





Kimsenin birbirinin aklını beğenmediği günlerden geçiyoruz. Annem "pazarda akıl satsalar, herkes gidip kendi aklını satın alır" derdi. Hiç hakkını yemeyeyim; inatçıdır, sabit fikirlidir falan filan fakat her zaman bizi anlamaya çalışmıştır. Şimdilerde buna tenezzül edilmez oldu, yani bizimle aynı lisanı kullanmayanla ortak dil, uzlaşma noktası aramak için kimsenin kılını kımıldattığı yok. Herkes bir diğeri için en iyisini biliyor, ya kendisi için??

Farklı kaynaklardan içinden geçmekte olduğumuz zamanı değerlendiren konusunda uzman insanları dinliyorum. Aralarında bilim insanları ( özellikle uzay bilimciler, iklim bilimciler ve doktorlar ) , astrologlar, theologlar, psikologlar ve hatta kehanette bulunabilenler ve şu günlerin devre sonu olduğunu söyleyenler bile var. 

Anne hala zaman zaman anlatır, çünkü onun dedesi de bu insanlardan biriymiş. Tahsin Dede. Ben onunla tanıştığımda 98 yaşındaydı. Bildiğin Heidi filminden fırlamış, güler yüzlü tatlı bir adamdı. Buraya kadar iyi de, iki köy arasında inek otlatırken, tüm o anneme anlattıklarını nereden biliyordu ki?

Annem çocukken dedesi masal anlatır gibi gelecekteki günleri anlatırmış... Binaların gökyüzüne kadar uzayacağını ( NewYork!!), bir çanta parayla markete gidip bir ekmek alacağımızı ( Venezuella!!), yerin altında kentler olduğunu ( Agartha ), zinanın artacağını ( hem de nasıl??!! )...

Hepsinin, bütün bu tanıdık tanımadık insanların, bildikleri terminolojiden neredeyse aynı şeyi söylüyor olmaları çok tılsımlı değil mi? Ve aynı zamanda birbirlerini dinlemeye tenezzül etmediklerinden, çok da çok hazin...

Herkes cüzzi varlığını anlamlı kılmak adına külli olanı arıyor.  ( felsefi açıdan bakarsak varlık sorunu bu değil mi?) Bunu yaparken dünyevi kostümüne ve günlük hayatın, toplumsal dayatmaların ve dünyanın oyalayıcılığına kapılıp, alkış alan somut başarılarının peşinde koşan, bir kez bile kendine değer verip, "ben kimim, aslında ne hissediyor ve ne istiyorum" demeden bedenini oradan oraya, bir günden diğerine sürüklüyor.... 

Siz onlardan mısınız?  Ya da sarkacın diğer ucunda başını seccadeden ( aman yanlış anlaşılmayayım, seccadeden kastım durmaksızın bu dünyadan kopuk bir ruh haliyle yalnızca elindeki inanç ve/veya öğreti üzerinden nefes alanlar, onlar da az kayıp değil!!! ) kaldırmadan ibadet edenler... Arada gidip gelen onlarca farklı varyant vardır, mutlaka, benim ilk sıraya yazacaklarım bunlar.

Peki neden yaşıyoruz bu karmaşayı? Çünkü sadece kendimizi, bizim biriktirdiklerimizle uyumlu olanları dinliyoruz. Narsizmden başımız dönüyor. Bizden gayrı ne varsa çöp!

I ıh, değil. Gerisi çöp değil. Eğer bu kulenin yıkılmasını istemiyorsak, ki istemiyor olmalıyız, bir an evvel Bakara Suresi okunmalı. Ne oldu? Laik görünümlü bir kadının, milli bayram öncesi Bakara Suresi demesi gücünüze mi gitti?

Bana sorarsanız, şu an ihtiyacımız olan kafa tam olarak bu; açıyı genişletmek. Nasıl mı? Şöyle; mesela İkinci Dünya Savaşı hakkında bilgi topluyorsunuz diyelim.  O zaman adı bilinen belli başlı tarihçilere, basında çıkan haberlere, dönem filmlerine ve belgesellere bakacaksınız değil mi? Hitler kimmiş mesela? Alman mı, Polonyalı mı? Yoksa Avusturyalı mı? Annesi Yahudi miydi? Ezoterik konulara neden meraklıydı? Kuzey Kutbu'nda ne oldu? Antartika'ya giden Alman bilim insanları ne arıyordu? Agarta nedir? Tibet'de saklanan kayıtlar şimdi nerede? Antropozofi nedir? Biyodinamik tarım nedir? Pilatesin çıkış noktası nereye dayanır? Vesaire vesaire... 

İşte böyle dostum. Ben bilimsel verilerin dışına çıkmam diye bi tavır yok! Sen yok saydın diye bütüncül bakış eksilmiyor, sen eksik kalıyorsun.

İster Dünya tarihine bak, istersen mikro ölçekte kendine; derinleşmeden, bakışını genişletmeden, seni sınırlayan kalıplarını esnetmeden asla gerçeğin kokusunu alamazsın. Öyle mal gibi Sözcü okursun veya elinde Kuran öpüp öpüp duvara asarsın! Bütün bunlar olurken atı alan Üsküdar'ı geçer ve sana ayrılan sürenin sonuna gelinir. "Ha siktir" desen de çoktan seni yıkayıp paketlemişlerdir... 

İşte o an uyanmak var ya, of of o en fecisi olmalı. Allah korusun!!! O yüzden hazır işin gücün yokken ve Bakara Suresi ile başlamışken Tibet'in Ölüler Kitabı'na da bi bakıver hatırım için. Sonra zaten hızını alamazsın bak, hermetik felsefe, Mısır, Bizans derken öyle için açılır ki, şu dalga geçtiğin yoga matı var ya, veya seccade, bir de bakmışsın senin uçan halın olmuş! Hiç farkına varmadan tantra konuşmaya, belki de yaz ortasında melamet hırkasına sımsıkı sarılmaya başlamışsın? Ben nereden bileyim senin tekamülünde nasıl maceralar olacak? Ama şunu demeye geldim size azizim, kımıldayınız. Mümkünse şimdi, hemen! Kalk kalk! Bizi birbirimizi anlamaz kılan efsaneyi okuyarak başla, neden yıkıldı Babil Kulesi?

Bu güzelliğimi de yaz kenara, bak ufkunu açtım akşam akşam, uyuma bu gece yahu:)))


NOT. Fotograf bizim çayırdan. Kıçını kaldırıp kıra bayıra çıkmayan, ekran başında mel mel duran canım okuyucuya kıyağım olsun.








Hiç yorum yok: