23 Ekim 2011 Pazar

Günaydın Prenses,
Bu sabah günlük sayfamızda değişiklik yapıyor ve buraya yazıyorum:) Az sonra Yüksek Lisanslı Periler Pazar kahvaltısı buluşması yapacağız. Açıkcası dün senin de dualarınla dersim güzel geçti ama sabah öyle bir kalkmıştım ki yataktan, Boğaz Köprüsü'nü geçeceğim bile şüpheliydi. Ateşim yok fakat boğazımdaki ağrı feci.. Burnum ise aksın mı, akmasın mı hala kararsız! Bi tuhafım anlayacağın.
Bugünün geri kalanını evde önümüzdeki haftanın derslerini yazarak geçireceğim. Fakat önce sana dün sabah derste olanları anlatmam lazım biraz:)
Dört çocuk, üç anne ve bir babamız vardı. Çocukların ikisi kız, ikisi erkek. Aralarından iki tanesi eski öğrencilerim. Derse nefes nedir sorusuyla başladık. Burnumuzdan nefes almayı deneyerek ve nefessiz kalmayı deneyimleyerek devam ettik. Ardından enerjiyi yükselten nefes çalışmalrı yaptık, kendimizi volkan dağı olarak hayal etmek gibi.. Ki anladım ki aslında gerek yokmuş:)) Onun yerine sakinleştirici bir nefes çalışsaymışız daha bile iyi olabilirmiş:)))
Neyse, oyun oynadık, güldük, eğlendik ve dersin sonunda da dinlendik.
Çıkışta sınıfımızı toparlarken, sordum: "nasıldı bugün yoga sizin için?"
Cevaplar:
"Oyun daha eğlenceli olabilirdi"
"tehlikeli nehir daha uzun olsun"
"dinlenme çok kısaydı, ben tam uyuyacaktım, kalktık!"
"yaptığımız savaşçı duruşunun kaçıncısı olduğunu söylemediniz!?"
Anlayacağın bu sınıf pek bilinçli:))
Bir tanesi beni tuvalette giyinirken kıstırıp, yakalamaca oynamak için kızdırmaya çalışırken görmeliydin: "senin söylediklerinin hiç birini yapmayacağım!" diyor ve gülüyor velet!!! Bu arada ben klozette oturmuş çoraplarımı giyiyorum! E düşün artık eğlencemizi:))
Kısacası çocukların yaşları arasındaki fark açıldıkça benim de her sınıf için farklı formül düşünmem gerekiyor. 4 yaş sınıfı ile 8 yaş aynı dersten zevk almıyor elbette. Almanya'ya geldiğimde noel pazarında bol bol oyuncak bulmayı hayal ediyorum. Şu waldorf okuluna da mail mi atsak acaba? Ne dersin?
Öperim seni..

Hiç yorum yok: