11 Kasım 2009 Çarşamba

SOYLULAR


İnsanların artık peri masallarına inanmadıkları ama ne hikmetse kocalarını ellerinde tutmak için hacıya hocaya servet yağdırdıkları saçma sapan bir yüzyıldayım. Siz de buradasınız. Eğer bugün ( 11 Kasım 2009 Çarşamba ) bu yazıyı okuyabiliyorsanız, bu anlattıklarımdan kaçamazsınız! Ya birileri zorla elinde tutuyordur sizi, ya da siz birilerini esaret altına alıyorsunuzdur türlü hileyle... Bu şehir hala binlerce cin ve periyle dolu... Siz inkar etseniz bile...


Herkesin aklı karışık, kalbi karışık... Zaman bizi beklemeyecek ve bu karışıklıktan arınmamız için mola vermeyecek... Bunu çok iyi biliyoruz. Ama yine de izlerini cildinize kazıya kazıya ilerleyen zamanla, manasızca savaşıyoruz.


Bazılarımız çok şanslı, çünkü şanslı doğduklarının farkındalar. Ama bazılarımız bir soylu olduğunun farkında bile değil. Oysa ben, etrafıma bakıyorum da İstanbul'un göbeğinde ve tam da olmam gereken yerdeyim. Güzel bir kulede iki prensesle yaşıyorum.


Külkedisi ile yaşadığımız malikaneden ayrıldığımdan beri zaman zaman bağıra çağıra ağlamak geliyor içimden... Ama yapmıyorum; "her şerde bir hayır, her hayırda bir şer" diyenlere hak verecek kadar büyüdüm. Kalbim hayırdan da şerden de bol bol nasiplendi. Şer de benim, hayır da!


Geçenlerde Sir Mardin'e gitti. Üç gün gezdi kutsal topraklarda; manastırlarda dua etti, Artuklu sultanlarının ruhlarıyla tanıştı ve kaderin onun için hazırladığı hediyeleri heybesine doldurup geri döndü. Yolculuk değiştirir insanı. İster geçmişe yapılsın, ister bir başka şehre... Her yolculukta bir değişim hikayesi vardır... O da değişti! Sadece bazen değişimi görmemiz zaman alır, kabullenmek kolay değildir... İnkar ederiz değişimi ve hatta bu değişime neden olanı inkar ederiz. Ama değişiriz. Değişim tam oradadır, sadece saklanır... Dün sahip olamadığımız için ağladığımız şeylerin, bugün bizden uzak oluşuna seviniriz. Çünkü yaşanmakta olanın, her şeyin ve herkesin tam da yerinde olduğunu biliriz...


Yoldan dönen Sir bana bir sürme ve küçücük bir parça sabun getirmiş... Sabun ayrılık der büyükler. Bence de öyle, ama kendimizden, kendimiz zannettiğimiz yalancı suretlerimizden ayrılık olsa gerek... Yalancı parçamı, bir yılanın derisinden sıyrıldığı gibi ardımda bırakırken, bu zorlu yolculukta olsa olsa arındırın beni bir parça sabun.


Hayatım boyunca, el ele gönül gönüle yürüyecek "gerçek" bir adam bulamadım. Kimbilir belki de yeterince aramadım. Ama hep soylu kalplerle dostluk kurdum. Bunu seçebilmeyi, seçilmiş olanı görebilmeyi bana esinleyen her ne ise önünde saygıyla eğiliyorum.


Bütün bunları neden yazdığımı da bilmiyorum aslında. Yağmur beni biraz dağıtıyor. Ayrıca bu akşamki konferansın heyecanı da basmış olabilir. Belki yarın size Bizanslılar ve Selçuklular hakkında güzel bir yazı yazar ve kendimi affettiririm.


Son bir rica, hepinizin binlerce işi var biliyorum... Para kazanmalısınız, mallar yetişmeli bir yerlere, alışverişler yapılmalı, görevler görevler.... Ama şehir en güzel elbisesini giymiş salınıyor etrafımızda. Küçücük bir iltifatı çok görmeyin ona. Lütfen bulunduğunuz yerden yarım saatliğine bile olsa çıkın, çıkın ve bir fincan kahveyi, mümkünse sizden çok daha uzun yaşamış bir çınar ağacına yaslanarak, onu dinleyerek, hiç olmazsa onun kızıla dönen yapraklarını hayal ederek için...


Bugün tam Nuruosmaniye günü... Bugün tam Zeyrek günü... Bugün tam Üsküdar günü... Bugün tam yaşamak günü!

8 yorum:

P_A_N dedi ki...

Yüreğime dokundun sevgili Rapunzel.

kali dedi ki...

dünyada peri masallarına inanmakla kalmayıp onlara göre hayatını düzenleyen, ülke yöneten siyaset yapan milyarlarca insan var...

Anlatayım mı bi tane?
Gökyüzünde yaşayan bir adam varmış ve 7 gün 24 saat dünyadaki herkesi gözetliyormuş. Herşeye kadir olan bu kadar yüce bir yaratığın herkesi gözetleme nedeni de insanlar için koyduğu ucuz(yani bu kadar yüce birşeye yakışmayacak kadar ucuz) kuralları denetlemekmiş. Can veren, yoktan vareden omnipotent omnipresent omnibenevolent olan bu arkadaş nedense; karınızla nasıl seks yaptığınıza, hangi çeşit eti yediğinize ve giyim kuşamınaza dahi çok dikkat ediyor!

Fortunata dedi ki...

Korkak olmamanın hediyesi bu olsa gerek sevgili P_A_N, her şey karşılıklı....

Kali'cim,

Öncelikle o yukarıdaki şahsiyetin cinsiyeti meçhul... Bu birrr...
İkincisi anlatıldığı gibi aklını bizimle bozmuş ve yasaklarla canımıza okumak istiyor da değil. Sadece akıl ve vicdanın birlikte kullanılmasını öğütlüyor...
Ayrıca Peri masallarıyla yalanları karıştırmayalım lütfen. Bu kelimenin sana politikacıları anımsatmasına çok üzüldüm. Nerede kaldı bizim ejderhalar??? Bu da üçççç...
Ayrıca kahvem bitti bitecek, yazamıyorum bu da dörrrtttt:)))

Adsız dedi ki...

bende hep elinden tutacağım kadınlarla arkadaşlık ettim.bazısını eli terliydi gevşek tutuyordu,bazılarıda çok sıkı tutuyordu,benim elim terliyordu.bence doğrusu senin yaptığın,erkekten dost ..... post olmaz derler.not:bi doğru bişi yazamıyorum,hemen cıvıtıyorum

Fortunata dedi ki...

Merhaba Eczahaneci,
Ben alıştım artık sizin tarzınıza, nasıl mutlu oluyorsanız öyle yorum bırakabilirsiniz:)

Brajeshwari dedi ki...

Bugun evime giderken sehri dinleyeceğim sayende.. Çınarları, kızıla donen yaprakları, yagmurun kokusunu dinleyeceğim... Tüm sirenlere, trafiğe ve suratsız şöförlere inat ... Sana da gülümseyeceğim...

Fortunata dedi ki...

Ne kadar sevindim Brajeshwari, koskocaman öperim seni, özlemişim:))

cinaslı dedi ki...

postu okumadan önce; aybaşına 2 gün var cebim de 2 günlük sigaraya yetecek ama rakı almaya yetmeyecek para. ve 7 gün içinde yetiştirmem gereken henüz yarısını bile tamamlayamadığım bir yıllık. süre az. moralim bozuk. postun son bölümüne geliyorum balkona çıkıyorum. balkonun tam karşısında selçuklulardan kalma oldukça iyi durumda olan darüşşifa (kelimeyi doğru yazdığımdan emin değilim) ya bakıyorum. etrafındaki binalardan daha kısa boylu hele yanındaki fakülte iyice görünmez yapıyor başka bir perspektifen bakınca. kesme küp şeklindeki taşlardan oluşmuş duvarı, alçak ve üzerindeki şapka gibi süsleri olan kapısı binanın geometrik yapısı hiç olmadığı kadar gözüme güzel ve asil görünüyor. bu posttan bir sonraki günün konusu olan selçuklularla ilgili post aklıma geliyor. şehrimi seviyorum.

şimdiyse mutluyum elimdeki işi biraz fazla çalışırsam bitirebileceğime aklım yatıyor. iki gün sonra param olacak. daha ucuz sigara içersem rakı olmasa da yeteri kadar şarapta alabileceğimin hesabını yaptım. balkonumdan evrene bir teşşekür gönderdim size ve selçuklulura.