22 Kasım 2009 Pazar

SİS


Yataktan hızlıca kalkılır. Doktor tam tersini söylemiştir ama o nereden bilebilir ki gece görülen rüyaları, uykusuzluğu ve sabahın iple çekildiği saatleri... Umursanmaz bel ağrıları, umursanmaz bacakdaki ödem. Toplar damar, derlenip toplanıp dolaba kaldırılır. Hem doktor gerçekten çok biliyorsa nedir bu kalbi zorlayan ödem? Neden iyileşmez?
Onbeş dakikada yıkanılır, ikinci onbeş dakikada saçlar kurutulmuş ve bir termos dolusu kahve hazırlanmıştır bile. Son onbeş dakika; yatak toplanır, sandviçler hazırlanır ve kalp bir kavanoza kapatılıp* evde bırakılır. Ödemlidir. Cezalıdır.
Az sonra Sir gelir. Arabaya atlanır ve karanlık bir haftanın altıncı gününde sisli, puslu yollara düşülür. Burukluk, bıkkınlık, manasızlık asfalta serpiştirile serpiştirile önce dağlara tırmanılır, ardından boğazın kıyısına ulaşılır. Yeni bir tekke ve iki kilise eklenir bahar rotasına. Hasan Usta'nın çömlek atölyesine kutsal bir ziyaret yapılır. Oraya son geliş anımsanır... Erguvanlar... Polonezköy-Venedik arasında sıkışır geçmiş... Evdeki kavanozun kapağı zorlanır...
Çantadaki çömleklerin tıngırtısına, Kandilli sırtlarındaki "Kerubim"li Rum kilisesinin güzel koruyucusu Katherina'nın gülüşü de eklenerek, Göksü kıyısında enfes bir yemek yenir. Garson kızın güzel gözlerine ve nezaketine övgüler yağdırıldıktan sonra, çok özlediğim dostumun hediyesi olan Sir'le dertleşilir... Daha da tanışılır... Meksika biberleri özlenen dostun yanında olamamak kadar yakmaz... Ama acıya alışılır... Gün çekilir. Sis anaçtır bugün, kucaklar karanlığı.
Adaların görülemediği bir terasta, herşeye rağmen orada olduklarını bilmenin garip hazzıyla ve belirsiz geleceğe teslimiyetin rehavetiyle, kahveler içilir... Bir sonraki haftanın planı yapılır. Konserler, çizimler, Hadrianopolis'e yapılacak gezinin metinleri üzerine konuşulur.
Gece, bir başka dostun sofrasında Şeb-i Aruz heyecanı** ve şarapla sona erer... Eve dönülür, kavanozdaki kalp yerine konur ve "dark side" sisi yırtıp, gözlerden içeri girer... Hadi uyu bakalım!
* bakınız J. Winterson,TUTKU.
** Konya'ya gidiyoruz söylemiş miydim?

2 yorum:

JoA dedi ki...

ödem mi? geçmiş olsun sevgili fortunata. ama seni durduramadığına göre, zaten geçti geçecek demektir:) sis ise bazen insanın gözlerinden kaynaklanıyor. geçenlerde bana da oldu. bir baktım bulanık görüyorum. ovuşturdum gözlerimi, yıkadım yüzümü, o da geçti.

Fortunata dedi ki...

Kesinlikle haklısın JoA, bağışıklık sistemin ciddi şekilde hasar almıştı ama iyileşiyorum yavaş yavaş. Öldürmeyen şey güçlendiriyordu değil mi?:))