3 Kasım 2009 Salı

FEARLESS MAN


Londra'daki erkekler için...


Pek çok insanın karanlık bulduğu, yemeklerinden, kadınlarından, erkeklerinden ve hatta hepsini toplarsak kasvetinden yakındığı Londra, kısacık maceramda benim cennetim olmuştu. Sadece benim.


Akşamın gelmek üzere olduğu şu saatlerde, aylar sonra Özgür'ün sesini duymaktan mı, yoksa Mehmetus'un getirdiği kahvenin kokusundan mı bilmem deli gibi gitmek istedim yine. Oysa uçaktan inip, mahalleme gittiğimde çok canım yanacak biliyorum. Hiçbir şey bıraktığım gibi beni bekliyor olmayacak... Olamaz. Ama insanım işte ve kaçmak istiyorum!


İstanbul'da gezerken mutlak bir yalnızlık hissetmiyorum. Yaşanmışlıklarla bezeli bütün caddeler. Belki akşam eve dönecek olmaktan, belki de Sir'ün gerçekten muhteşem bir yol arkadaşı olmasından. Ama asla yalnız değilim sokaklarda. Bunu biliyorum. Oysa orada dibine kadar yalnızdım. O kadar yalnızdım ki, nihayet etimin içinde saklanan beni görebilmiştim. Sonra döndüm ve yine ete kemiğe büründüm... Saklandım.


İstanbul sokaklarında orada bulduğum şeyi yeniden bulmayı umuyorum. Aramıyor gibi yaparak, aslında hep onun peşindeyim. Şiir olsun diye değil, trajedi için hiç değil ama bu gürültüde, bunca gündelik kaygı arasında Elvan'ın sesini hiç duyamıyorum. Olduğum kadınla, olmak istediğim kadın arasında yersiz yurtsuz, sürgünüm.


Hiç ummadığım bir kapının açılması, gencecik bir adamın "sevap olsun" diye ney üflemesi ve hatta prenseslerin cıvıltısı bile sadece perde gönlüme.


Sol tarafım sakatlandı. Kalbim artık sağlıklı değil. Toplar damarlarım darmadağın ettiğim, inkar ettiğim duygularımı toplamayı reddediyor. Yorgun. Sol bacağımda bir düğüm var, gitmek istediğim yere göndermiyor... Yorgun...


Ama inancım Ayasofya'nın kubbesinden nanik yapıyor sol tarafıma. Rüyalarımda hala sağlıklı kalbim. Oysa bunca metafordan sonra ne mümkün!


Londra'ya mutlaka döneceğim.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

istanbul gezilerin için esprili bir yazı yazmıştım. ama moralini bozma sen devam et. londra ya artık arabayla girmek parayla. düşünmüyorum gitmeyi. sen git anlat. belki sayende yeniden yaşarım o günleri.

Fortunata dedi ki...

:)) İnşallah sevgili Eczahaneci. Bir gitsem, seve seve yazarım.

Brajeshwari dedi ki...

seninle beraber o sevdiğim Londraya gitmek istiyorum.
söz, yanlızlığına mani olmayacağım...

Fortunata dedi ki...

Sevgili Brajeshwari, gidelim. Hem de ilk fırsatta!

kali dedi ki...

kapıdaki arkadaşlar tanıdık ingiliz gibi göründüklerine bakma çorumlu onların hepsi... gelmek istersen bigün çok çektirecekler sana mehmetusun mesajlarına cevap vermezsen.

Fortunata dedi ki...

Canım Kali,
Mehmetus'a cevap vermemek ne demek, asla öyle bir saygısızlık yapmam. Ayrıca bilirsin çok severim kendisini:)) Kapıdakilerden de hiç korkum yok, Mehmetus hepsini döver!