15 Eylül 2008 Pazartesi

Rapunzel'in Luna Park Maceraları:)


Bu blog ilk günden beri zaman zaman günlük, zaman zaman karalama tahtası, bazen de ona buna laf sokmak için biçilmiş kaftan oldu benim için. Hani inanın başlarken bu denli ileri görüşlü bir ruh halinde değildim:)) Sadece S.Y.'nin nasihatı üzerine edebiyatta striptiz denemeleri yapıyordum kendi çapımda. Arada bir de arkadaşlarımın girip gezindiği, kendi isimlerini, ya da ortak hikayelerimizi görüp neşelendiği ve bazen onların dahil olmadığı zamanlarımdan seçmeler sayıkladığım bir luna park gibiydi burası. Korku tünelleri de vardı tabii.. Artık yalnız gezmek/kalmak istemediğim ve beraberce yuvarlandığımız tavşan delikleri, kuleler, kuyular :))

Genellikle iyi amaçlar için yazdıysam da, nihayetinde takdir edersiniz ki ben de insanım. Karmadan it gibi korksam va hatta ailemin tamamı müslüman da olsa - ki kardeşimden şüpheliyim, o hala şaman köklerimize sadık olabilir - yapacağımdan geri kalmıyorum çoğu zaman. Neden? Allah korkusu yok bende!!! Benden korkmayan, beni kollamayan, varlığı bile tartışmaya açık bir kavramdan ne halt etmeye korkacakmışım? Amcam yaşasaydı tam burada şöyle derdi: "Breh breh breh !!!"

Bugün msn semalarına not bırakan arkadaşlara tek tek teşekkür edemeyeceğim ama - yani fena halde tembel olduğum için - topuna sesleniyorum: Hu hu, teşekkür ederim. Mesajlarınızı aldım; saçlarımı kestirmiyorum, ilk fırsatta doğru müziği yakalayıp soyunmaya devam ediyorum, B vitaminine ara vermiyorum ve kendimi korumaya devam ediyorum:)) Ama zaten bunları söylemiştim. Yoksa okumadınız mı?

Gerçi Ateş bu akşam yazmakla ilgili olumsuz şeyler yumurtladı fakat ona da açıklamaya çalıştığım gibi bu da benim ilacım. Ateş de yelkene çıkıp, yarışarak rahatlıyor. Hem o yarın Bodrum'a gidecek! Yani adamın ne yazmaya ne de okumaya zamanı yok. Hele hele bu deneme ve sayıklama tadında şeyleri çok manasız buluyor. Bana söz verdi, kültür tarihi üzerine bir karalama yaparsam okuyacakmış:)) Yani Ateş'i de kazanırsam kim tutar beni.
Aslında haklı, dedi ki: "yazının başından sonuna ruh durumun aynı kalıyor mu? Ya da ertesi gün de hissedip, düşünüp yazdıklarının arkasında mısın?" Aslında hem evet, hem de hayır. Bazen beş dakikada değişebiliyor ruh halim. Ama bu tuhaf değil ki, kimin değişmiyor? Sadece ölülerin!!

Özetlersek ve yatağa gitmek için acele edersek durum şudur: herkese teşekkür ederim; ister blogda, ister msn de, isterse gmail de olsun bütün yazdıklarınız benim için çok değerli... İyi geceler:))

Hiç yorum yok: