27 Temmuz 2017 Perşembe

EMAYE SEVİYORUM


 
“Tüm akıl hastalıklarının temelinde, meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar.” –Carl Jung
 
Cam ayakkabıların, sihirli elmaların, altın saçlı kızların, beyaz atlı prenslerin ve daha nicelerinin olmadığı bir dünyada masal sevmek, masal yazmak ne kadar güzelse, o masallarda yolunu yitirmek, kadim bilginin sınırlarında kaybolup, asıl mesajdan uzak düşmek de bir o kadar hazin...
 
Gerçek dokuz kat şiltenin altındaki bezelye tanesi  gibidir ya; görmesen de, emin olmasan da sezersin. Ne zaman ki hayatının ortasına bomba gibi düşer, işte o zaman "aslında ilk günden biliyordum... " dersin. Demez misin?
 
Yedikçe artan, eksilmeyen sofralara, ölüp ölüp dirilen kahramanlara, beyaz atlı prenslere bizzat tanıklık ettiğimi söylüyorum. Açıklamaya çalıştığım şu ki; o paylaştıkça artan sofraları gördüm. Ben de o sofra bezini dizlerimin üzerine alıp, karnımı doyurdum. Orada tılsım bitmeyen yemek değil, kalpten kalbe kurulan köprüler, ruhu besleyen eşsiz iletişimdi..
 
Ölüp ölüp dirilenleri sonraki yıllarda tanıdım. Akıllı kadınlar ve adamlardı. Ama unutkanlık sorunları vardı; akıllarıyla yola çıkıp, kalplerini evde unuttular. Zaten bu yüzden defalarca öldüler! Sonra mı? Tabii ki eve dönüp eksik parçayı alınca, devam ettiler.
 
Prensler... Onların yaşadığını biliyorum, çünkü  pek çoğuyla karşılaştık. Ancak her defasında bir  masal kitabından kostüm seçiyorlardı! Yani hiç biri don gömlek karşıma çıkmadı. Eğer buna cesaret edebilen olsaydı, ben buradaydım. Kaçmadım...  Belki azıcık saklanmış olabilirim.
 
Emaye kutuya koy kalbini Salvadore*, benimkini de yanına. Elbet biri bizi görecek. Hadi hadi, toparlan, çıkalım evden:)
 
*W.J., Tutku.

3 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

emaye kaplarda sütü kaynatıp yoğurt mayalayalım:)

guguk kuşu dedi ki...

bugün buldum: bir hayat çok fazla kontrollü olduğu zaman kontrol edilemeyecek kadar az hayat kalır:)
clarissa p estes

Fortunata dedi ki...


Müthiş bir kadın. O demişse tamamdır:)